13 Aralık 2009 Pazar

Her sabah uyandığımda atıyorsa kalbim

Her sabah uyandığımda atıyorsa kalbim
Elhamdülillah,
Görüyorsa etrafını et parçası gözlerim
Elhamdülillah,
Alabiliyorsa nefesi içime ciğerim
Elhamdülillah,
Duyabiliyor ise annemin sesini kulaklarım
Elhamdülillah,
Eti sindirdiği halde sindirmediğiyse kendini midem
Elhamdülillah,
Yandığı halde tükenmediyse güneşim
Elhamdülillah,
Yakıcı olduğu halde yakmadıysa beni oksijenim

Dağlardan çektiriler kalyonlar çekilecek

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın ?
Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...

Gani Mevlam nasip etse Varsam ağlayı ağlayı

Gani Mevlam nasip etse,
Varsam ağlayı, ağlayı.
Medine’de Muhammed’i,
Görsem ağlayı, ağlayı.

***

Delil yapışsa elime,
Lebbeyk öğretse dilime,
İhram bezini belime,
Sarsam ağlayı, ağlayı.

***

Çevre yanı kesme kaya,
El kaldırıp amin diye,
Arafat’daki Vakfe’ye
Dursam ağlayı, ağlayı.

***

Hüccac döner yana, yana
Ciğerim döndü büryana,
Şol zemzemden kana, kana
İçsem ağlayı, ağlayı.

***

Derviş Yunus der can ile,
Kul olmuşum iman ile,
Dilim Zikr-u Kuran ile,
Varsam ağlayı, ağlayı.

12 Aralık 2009 Cumartesi

Haktan inen şerbeti içtik Elhamdülillah

Haktan inen şerbeti içtik Elhamdülillah
Şol kudret denizini geçtik Elhamdülillah.
Şu karşıki dağları, yemişleri, bağları
Sağlık safalık ile aştık Elhamdülillah..

Beri gel barışalım, yar isen bilişelim
Atımız eğerlendi aştık Elhamdülillah..
Kuru iken yaş olduk, ayak iken baş olduk
Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah..

Vardığımız illere, şol safalı yerlere
Baba Taptuk manasın aldık Elhamdülillah..
Açtık evi kışladık, çok hayırlar işledik
Üş bahar oldu, geri göçtük Elhamdülillah..

Derledik pınar olduk, ayrıldık ırmak olduk
Şol akar sular olduk şükür Elhamdülillah...
Taptuğun tapusunda, kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik, piştik Elhamdülillah...

Seher vakti bülbüller Nede güzel öterler

Seher vakti bülbüller
Nede güzel öterler
Açınca tüm çiçekler
Birlikte zikrederler

Aman Allah illallah
Dertlere derman Allah
Gönüle şifa veren
Lailahe illallah

Akşam olur giderler
Boyun büker çiçekler
Kim bilir ne söylerler
Feryad eder bülbüller

Aman Allah illallah
Dertlere derman Allah
Gönüle şifa veren
Lailahe illallah

Onlarda bütün dertler
Yine de şükrederler
Salat selam söylerler
Beytullaha giderler

Aman Allah illallah
Dertlere derman Allah
Gönüle şifa veren
Lailahe illallah

9 Aralık 2009 Çarşamba

Ömrün bitirmiş viranemiyem

Ömrün bitirmiş viranemiyem
Aklın yitirmiş divanemiyem

Allahu Allah Allahu Allah
Allahu Allah Allahu Allah

Kanat vururum, döner dururum
Yanar kurururm, pervanemiyem

Allahu Allah Allahu Allah
Allahu Allah Allahu Allah

Yaşlı gözlerim, tutmaz dizlerim
Yolun izlerim, mestanemiyem

Allahu Allah Allahu Allah
Allahu Allah Allahu Allah

Aşkî can feda, olsa ne fayda
Aşk oku yayda, kemanemiyem

Allahu Allah Allahu Allah
Allahu Allah Allahu Allah

Ben Rasül'e doyamadim

Medineye varamadim
Gül kokusu alamadim
Ben Rasül'e doyamadim
Yaraliyim yarali yarali

Kabenin örtüsü kara
Açti yüregime yara
Bulunmaz derdime çare
Yaraliyim yaraliyim yarali

Hacerül Esvedin tasi
Akittin gözümden yasi
Bulunmaz Rasül'ün esi
Yaraliyim yaraliyim yarali

Elimden tut kaldir beni
Ya vuslata erdir beni
Çok aglattin güldr beni
Yaraliyim yaraliyim yarali....

Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim

Sevdim seni Mabuduma, canan diye sevdim
Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim

Evladı ıyalden geçerek ben ravzana geldim
Ahlakını methetmede Kur'an diye sevdim

Kurbanın olam şahı resul, kovma kapından
Didarına müştak olan yezdan diye sevdim

Mahşerde nebiler bile senden medet ister
Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim...

5 Aralık 2009 Cumartesi

Dökülür bedede cümle günahlar

Dökülür bedede cümle günahlar
Namaz işin abdest aldığın zaman
İki melek iki yanında durur
Sabah namazım kıldığın zaman

Dahi namazım terketme sakın
İsterisen ola imanın bütün
Hak kulum der sana Rasül ümetim
Öğle namazım kaldığın zaman

Gökten yere iner bütün melekler
Meleklere müştak olur felekler
Kabul olur anda bütün dilekler
İkindi namazın kıldığın zaman

Cennet bahçesin! Hak kendi bezer
Şad olur müminler içinde gezer
Kiramen Katibin sevabın yazar
Akşam namazım kıldığın zaman

Bu namazdır müminlerin burağı
Hak teala yakın eder ırağı
Cenneti ala olur anın durağı
Yatsı namazım kıldığın zaman

Ecel yastığına koyunca başın
Dökülür gözünden kan ile yaşın
İman Kur’an olur senin yoldaşın
Azraile canın verdiğin zaman

Yemen illerinde Veysel Karani

Hakkın Habibinin sevgili dostu
Yemen illerinde Veysel Karani
Söylemez yalanı,yemez haramı
Yemen ilerinde Veysel Karani

Seherde kalkuben yola giderdi
Hakkın binbir ismin zikir ederdi
Allah Allah deyu deve güderdi
Yemen ilerinde Veysel Karani

Elinde asası hurma dalından
Eğninde hırkası deve yününden
Asla hata gelmez onun dilinden
Yemen ilerinde Veysel Karani

Aşık Yunus ey dür ben de varaydım
Ol mübarek hub cemalin göreydim
Ayağın tozuna yüzler süreydim
Yemen ilerinde Veysel Karani

Varam Allah deyu deyu

Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyu deyu

Salınır tuba dalları
Kur'an okur hem dilleri
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyu deyu

Ol Allah'ın melekleri
Daim tesbihte dilleri
Cennet bağı çiçekleri
Kokar Allah deyu deyu

Aydan aydındır yüzleri
Şekerden tatlı sözleri
Cennette huri kızları
Gezer Allah deyu deyu

Kimler yeyip kimler içer
Hep melekler rahmet saçar
İdris nebi hulle biçer
Subhan Allah deyu deyu

Yunus Emre var yarına
Koma bu günü yarına
Yarın Allah divanına
Varam Allah deyu deyu

Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim

Sevdim seni mabuduma canan diye sevdim
Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim

Evlad-ı iyalden geçerek ben ravzana geldim
ahlakını meth etmede Kur'an diye sevdim

Kurbanın olam Şa-ı Rusül kovma kapından
Didarına müştak olan yezdan diye sevdim.

Mahşerde nebiler bile senden medet ister
Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim.

Güllere vurgunum güllere sevdalı

Güllere vurgunum güllere sevdalı,

Bana güller derin kırmızı güller verin

Kan rengi hüzünlü şehit edalı,

Bana güller derin kırmızı güller verin



Güller ağlar bana bu derdi güller anlar

Bana güllerimi güllerimi verin



Gül yüzlü şehadet gülleri derin,

Gül kokulu yâre, yâre gönderin

Ölsem ölsem yine dirilsem derim,

Bana güller derin kırmızı güller verin



Güller ağlar bana bu derdi güller anlar

Bana güllerimi güllerimi verin



Gün olur yaprağı düşer güllerin,

Bu can ten evinden çıkar giderim

Sevdam güle döner ben de gülerim,

Bana güller derin kırmızı güller verin

Dağlar ile taşlar ile

Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
Seherlerde Kuşlar ile
Çağırayım Mevlam seni

Gökyüzünde İsa ile
Tur dağında Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevlam seni

Derdi aşkın Eyyub ile
Gözü yaşlı Yakub ile
Ol Muhammed Mahbub ile
Çağırayım Mevlam seni

Yunus okur diller ile
Hakkı seven kullar ile
Ol Fahri bilenler ile
Çağırayım Mevlam seni

Ey rahmeti bol padişah

Ey rahmeti bol padişah
Cürmüm ile geldim sana
Ben eyledim hadsiz günah
Cürmüm ile geldim sana

Süphanallah sultanallah
Tüm dertlere derman allah
Beneyledim hadsiz günah
Cürmüm ile geldim sana

Kalpten tecavüz eyledin
Derya yüzem mi boyladın
Malum sana benneyledim
Cürmüm ile geldim sana

Hiç sana kulluk etmedim
Ğazızıra la gitmedim
Hem buyruğunu tutmadım
cürmüm ile geldim sana


Süphanallah sultanallah
Tüm dertlere derman allah
Beneyledim hadsiz günah
Cürmüm ile geldim sana

Zemmim ile doldu cihan
Sana ayar zahir nihan
Ey lutfum ol kahrı güzel
Cürmüm ile geldim sana

Aman çeşme canım çeşme

Aman çeşme canım çeşme
Sen Ahmedi görmedin mi?
Biraz önce abdest aldı
Şu karşiki camiye sor

Aman cami canım cami
Can Ahmadi görmedin mi?
Biraz namaz kıldı
Şu karşiki çarşıya sor

Aman çarşı canım çarşı
Nur Ahmedi görmedin mi?
Biraz önce kefen aldı
Şu karşiki kabire sor

Aman kabir canım kabir
Muhammedi görmedin mi?
Şimdiye dek sizin idi,
Şimdi ise bizim oldu

Bir anda sabah olmaz ebeda

Yarab haberin nereden alalım
Bir kamil mürşide varalım
Hakkın yoluna kurban olalım

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Gönül kuşunu eyleyemedim
Dünyaya mesken bağlayamadım
Yandı yüreğim ağlayamadım

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Tazedir solmaz Hakkın gülleri
Mestane gezer saadet kulları
Gayet incedir Hakkın yolları

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Yarabberrahim Ey lütfü Kerim
Yoluna kurban canım var benim
Yarab sen varken kime gideyim

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de

Zalimler zulmüne, kafirler küfrüne
İnat edip devâm etse
Allah nurun tamamlar, çünkü bir vaadi var
Kafirler istemese bile.

Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.

Mekkede başladı bu diriliş muştusu
Bugün de devam eder
Allah erleri canlarını seve seve
Rahman'a teslim eder

Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.

Onun için yaşamak güç veriyor bize
Ve yolunda şehit vermek
Meleklerle konuşup semaya yükselmek
Ne güzel Resul'ü görmek.

Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.

25 Eylül 2009 Cuma

My Ummah / Sami Yusuf

My ummah, my ummah
He will say
Rasulullah on that day
Even though we’ve strayed from him and his way


My brothers, my sisters, in Islam
Let’s struggle, work, and pray
If we are to
Bring back the glory of his way

CHORUS:
Ya Allah ya rabbal ‘alamin
Ya rahmanu ya rahim
Ya rabbi
O Allah Lord of the Worlds
O Merciful and Beneficent
O my Lord


Let the Ummah rise again
Let us see daylight again
Once again

Let’s become whole again
Proud again
’Cause I swear with firm belief in our hearts
We can bring back the glory of our past

My ummah, my ummah
He will say
Rasulullah on that day
Even though we strayed from him and his way

Look at where we were
And look at where we are
And tell me
Is this how he’d want it to be?
Oh no! Let us bring back our glory

The Cave Of Hira / Sami Yusuf

Chorus
Hayya ibad Allah
(Come O servants of Allah)
Ahibba Allah
(O you who love Allah)
Sallu ala an-Nabi
(Send salutations to the Prophet)
On a clear and moonlit night
In the dark cave of Hira
A man began to cry
Oh Allah show me the light
Tell me why I was created
Where will I go after I die?
What’s the purpose of this life
Where people murder and lie?
How can I stop their corruption?
Oh Allah You’re my only Guide
Ya Habibi ya Mustafa
(O my beloved O Chosen One)
Ya Rasula Allah ya Habiba Allah ya Safiyya Allah
(O Messenger of Allah, O Beloved of Allah,
O Intimate of Allah)
Ya Habibi ya Mustafa
Anta gharami, dhikruk kalami, kulla ayyami
(You are the object of my love,
your remembrance are the only words I speak throughout my days)
On that clear and blessed night
Jibra il came to Hira
He hugged Prophet Muhammad
Until he thought he would die
Read O Muhammad read
In the name of your Lord
By Allah you’ve been chosen
Over the whole of mankind
You’ve been elevated high
Like the moon up in the sky

Chorus
Ya Yasin Ya Khalil Allah
Ya Amin Ya Najiyya Allah
Ya Makin Ya Shahid Allah
Ya Mukhtar Ya Hafiyya Allah
Ya Taha Ya Habiba Allah
[All names of the Prophet (pbuh) ]

Chorus
He’s a mercy for mankind
His speech was gentle and kind
He summoned people to Allah
And led them on his path
Mankind lived in the darkness
Everyone alive was just blind
His message brought the light
To the hearts that had no sight
In mercy he’s the ocean
While others are drops of rain
Ya Habibi ya Mustafa
Ya Rasula Allah ya habiba Allah ya Safiyya Allah
Ya Habibi ya Mustafa
Anta gharami, dhikruk kalami, kulla ayyami
Forever we’ll be indebted
To him for this Islam
Our life for him we’ll give
His message with us will live
Our love for him knows no bounds
It is loftier than the clouds
Whenever his name is mentioned
Our tears begin to flow
Oh Allah send your blessings
On al Mustafa
Ya Habibi ya Mustafa
Anta gharami, dhikruk kalami, kulla ayyami
Ya Habibi ya Mustafa
Ya Rasula Allah ya Habiba Allah ya Safiyya Allah
Ya Habibi ya Mustafa
Ya Nabiyya Allah, ya Waliyya Allah, ya Khalil Allah

Chorus Jalla Allahu fi oulah

La ilaha illa Allah
He created the plants and trees
He created the birds and bees
He created the oceans and seas
Some of His many bounties
He made us on earth trustees
To obey all His decrees
Oh Allah have mercy please,
Clean away our hearts’ disease

Chorus
Jalla Allahu fi oulah
(Glorified is Allah in His loftiness)
Ma lana rabbun siwah
(We have no lord but He)
La ilaha illa Allah
Awwalun qablal wujud
(He is the First before existence)
Akhirun Ba dal khulud
(He is the Last after eternity)
Mutlaqun anil hudud
(Absolute is He above any limits)
Wajibun lahus sujud
(Obligatory it is to prostrate to Him)
Rabbun wahibul hayah
(The Lord who bestows life)
Mujrir rihi wal miyah
(He makes the wind and water surge)
Fadhat binnada yadah
(His blessings are overflowing)
Tuba lilladhi hadah
(Successful is he whom He guides)

Chorus
He gave the day and night
He gave us our sense sight
He created the sun so bright
And the moon so pure and white

He saved from our plight
He led us towards the light
He led us to the straight path
Through his mercy and his might

Chorus
Lord of the earth and the sky
Lord the mountains so high
Lord of the day and the night
Lord of joy and delight

Bizleri de mahrum eyleme Allah

Durmaz yanar vücudum Allah,
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Sensin benim maksudum Allah,
Bizleri de mahrum eyleme Allah

***

Halas eyle narından Allah,
Ayırma didarından Allah,
Cennet de cemalinden Allah,
Bizleri de mahrum eyleme Allah

***

Kandiller yana, yana Allah,
Dervişler döne, döne Allah,
Şükür erdik bugüne Allah,
Bizleri de mahrum eyleme Allah

***

Gül bülbülün harmanı Allah,
Ver derdime dermanı Allah,
Son nefesde imandan Allah,
Bizleri de mahrum eyleme Allah

24 Eylül 2009 Perşembe

Ey Resul Sende Köleyim - Ender Tekin

Ender Tekin - Ey Resul Sende Köleyim

Sen alemin sevdiğisin
Düşlerimin gerçeğisin
Benim hayat güneşimsin
Ya Resulallah, Ya Habiballah, Ya Nebiallah

Ey Resul ben sende köleyim
Azat etsen sensiz neyleyim
Al beni yanına geleyim
Ya Resulallah, Ya habiballah, Ya Nebiallah

Gündüz güneş gece aysın
Sen sultansın, dolunaysın
Şu gönlüm aşkınla yansın
Ya Resulallah, Ya Habiballah, Ya Nebiallah

Ey Resul ben sende köleyim
Azat etsen sensiz neyleyim
Al beni yanına geleyim
Ya Resulallah, Ya Habiballah, Ya Nebiallah

23 Eylül 2009 Çarşamba

Hemen kurtulurum sanma ölünce

Çok yaşarım dünya hep kalır sanma
Her gün namazı kıl sakın usanma
Hep iyi tohum ek gençlik çağında
Ektiğin biçersin Cennet bağında

Meşhunlar hiç hatırlamaz
Haram işler biride namaz kılmaz
Bir gün gelir tutmaz bu eller
Söyleyemez Allah demeyen diller

Sual melekleri kabre geleler
Namazı doğru kıldın mı diyeler
Hemen kurtulurum sanma ölünce
Azap melekleri çıkıp gelince

Senin için şunlar hazır diyeler
Çeşitli azabı müjdeleyeler
Öyle bağırtırlar gök gürler gibi
Görünür o zaman dünyanın dibi

Gel şimdiden tevbe eyle Allah'a
İşleme o günahları bir daha
Kurtulur elbette tevbe ile ölen
Müjdeye kavuşur günahsız gelen

Affet Beni

Mustafa Cihat – Affet Beni

Bin günahla, bin cümanla,
Geliyorum sana,
Bin hatayla, bin ziyanla,
Geliyorum sana,


Affa layık olmasam da,
Lütfa layık olamasam da,
Beni bağışla,
Beni bağışla


Yandım El-aman sana geliyorum,
Ne olur affet beni,
Açtım elimi sana yöneliyorum,
Ne olur affet beni,

Gülmeyenler Bahçesi Mustafa Cihat

Gülmeyenler bahçesinde bir gül ile dertleştim
Dedim nedir hür melalin yalnızlığı mı seçtin
Dedi ben de bir gülüm isterdim hep gülmeyi
Gülistan da dem tutup sevmeyi sevilmeyi

Ağlamam ondan, gözyaşım ondan
Yapayalnız kalmışım dertlerim ondan

15 Eylül 2009 Salı

Pirim sultanım derde dermanım

Pirim sultanım derde dermanım
Damarda kanım
Pir Zâhid sultan Pir Es'ad sultan
Allah la her an severim inan

Görünce gözler ah eder inler
Divane diller
Pir Zâhid sultan Pir Es'ad sultan
Allah la her an severim inan

Pirler piridir derviş yaridir
Hak er bakidir
Pir Zâhid sultan Pir Es'ad sultan
Allah la her an severim inan

Güllü bahçesi misdir nefesi
Kuşu kafesi
Pir Zâhid sultan Pir Es'ad sultan
Allah la her an severim inan

Bülbülden bir nidâ geldi güllere

Bülbülden bir nidâ geldi güllere
Safası sürmeden göçtü gidiyor
Üftadeler yalın ayak yolları
Alayû alayû göçtü gidiyor

Şeyhim Nakşibendi giyer yeşili
Nur gibi parlıyor yüzü elleri
Ceddini sorarsan Muhammed nebi
Bülbül güle hayran bende şeyhime

Şeyhim Mehmed Zâhid giyer beyazı
Tacının üstünde üç satır yazı
Evlatları için eder niyazı
Bülbül güle hayran bende şeyhime

Rufailer giyer pembe kırmızı
Tacının üstünde nurdan yıldızı
Evlatları tutar ateşte közü
Bülbül güle hayran ben de şeyhime

Öl derse ölmek gerek hay sultanım sultanım

İsmi vardır dilimde hayalide gözümde
Muhabbeti kalbimde hay sultanım sultanım
Muhabbeti kalbimde benim Es'ad sultanım

Kapısında köleyim emrine âmadeyim
Hizmette bî çareyim hay sultanım sultanım
Hizmette bî çareyim benim Es'ad sutanım

Ol Nakşi Nakşibendi Zâhidi Nakşibendi
Es'adi Nakşibendi hay sultanım sultanım
Es'adi Nakşibendi benim Es'ad sultanım

Sultanı bilmek gerek ihvanı sevmek gerek
Öl derse ölmek gerek hay sultanım sultanım
Öl derse ölmek gerekbenim Es'ad sultanım

14 Eylül 2009 Pazartesi

Mehmet Emin Ay – Beyaz Dilekçe

Rahman ve Rahim olan adına sığınarak,
Açtım iki elimi, kor gibi iki yaprak,
Bir edep ölçeğinde umutlu ve utangaç,
İşte dünya önümde benim ruhum sana aç,

***

Bu seyriyen ellerle senden seni isterim,
Senden seni isterken canımdan çıkar terim,
Sana aşık ruhumdu merceği yakan ışık,
Gözlerim cemalini görmeden de kamaşık.

***

Bir mirasyediyim ben iflasın eşiğinde,
Hep sabrım ölçülüyor ihlas bileşiğinde,
Kimim, kimlik ararken hem güler, hem ağlarım,
Yükseklerden dökülen sular gibi çağlarım.

***

Çok tuzlu bir denizim, her anım med ve cezir,
Sana aşık olalı, yüreğim kutla esrir.
Döşeğim kara toprak, yorganım kara bulut,
Ben, Seninle doluyken vurgun yapamaz kunut.

***

Her insan günah işler, senden saklanır mı sır ?
Tövbe dilekçesiyle sırttan kalkar bu nasır,
Kainatı yarattın, donattın, rızık verdin,
Kimine sonsuz körlük, kimine ışık verdin.

***

Yanlış adım atmayın diye indi her kitap,
Sana açılan eli geri çevirmezsin Rab !
Ulu bir silsileden peygamberler gönderdin,
Gökyüzüne yıldızlar, yere çiçekler serdin.

***

Senden önce bir sen yok, kainatta ilk sensin,
Bu kainat bir meta, hepsine malik sensin,
Rabbim seni tanıyan, bilir doluyu, boşu,
Kapına geldi işte yorgun bir aşk sarhoşu.

***

Garibim, muzdaribim, ama umutsuz değil,
Seninle dost olanlar cihanda mutsuz değil,
Kulunum, kurbanınım, Rabb’im senin mülkünde,
Garip kulun ne söyler, gülümse dilekçeme.

***

Senin için verince, verenin feyzi artar,
Gönülden bir sadaka, dağca bir ömrü tartar.
Kainatta ne varsa hepsinin zikrinde sen.
Hamd ve şükür sanadır, herşey seninle esen;

***

Sen ki, sana geleni çevirmezsin eli boş,
Aşık boşa dememiş; “Lütfun da, kahrın da hoş”,
Bir beyaz dilekçedir sana her yalvarışım,
İmanımla amelim, hem perdem, hem nakışım.

***

Çalı bile kendine sığınan kuşu itmez,
Sen Gafur’sun, Aziz’sin, senin keremin bitmez,
Geldim işte kapına, kul senden ırak olmaz,
Sana adanmamışsa yürek de yürek olmaz.

***

Benden önce esirge Muhammed ümmetini,
Esen gitsin her kervan, en sona ula beni,
Kainat bir mozaik, her şeye sahip Allah,
Ey gizli ve aşikar her derde tabip Allah.

Cemal Kuru – Kuru Kafa İlahi sözü

Kuru kafa, kuru kafa,
Selam sana kuru kafa,
Viran olmuş bu yerlerde,
Ne yatarsın kuru kafa ?

***

Karlar yağmış üzerine,
Soğuk vurmuş her yerine,
Toprak dolmuş gözlerine,
Ne yatarsın kuru kafa ?

***

Karıncalar yuva kurmuş,
Örümcekler mesken tutmuş,
Kara toprak seni yutmuş,
Ne yatarsın kuru kafa ?

***

Söylemez olmuş dillerin,
Hani nerde ak ellerin ?
Açmadan solmuş güllerin,
Ne yatarsın kuru kafa ?

***

Terketmiş tüm azaların,
Ela gözün, hilal kaşın,
Toprağa koymuşsun başın
Ne yatarsın kuru kafa ?

Ilk gecesi, ilk gecesi ah kabrimin ilk gecesi

Kabrimin ilk gecesi
Yer kazilir, derin olur
Kazildikca serin olur
Icine giren kaybolur,
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

Kabir kurdu aci olur
Baslarin taci olur
Ilk gecesi aci olur
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

Ilk gecesi, ilk gecesi ah kabrimin ilk gecesi
Ilk gecesi, ilk gecesi ah ólúmún ilk gecesi

Sevdiklerim kabrim kazar
Bastasimda adim yazar
Uyuyan dertlerim azar
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

Kabir evler sira sira
Kara toprak, kara kara
Karanlikta isik ara
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

Duman cikmaz bacasi yok
Kalkip kacsam kapisi yok
Ilk gecenin hesabi cok
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

Bizim evler issiz kalmis
Yavrularim oksuz kalmis
Sizlerden ayrilmak varmis
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

Ilk gecesi, ilk gecesi ah kabrimin ilk gecesi
Ilk gecesi, ilk gecesi ah ólúmún ilk gecesi

Ziyarete gelin gidin
Dua edin, serin edin
Karanliga isik edin
Ah kabrimin/ólúmún ilk gecesi

13 Eylül 2009 Pazar

Hayko Cepkin - Demedim Mi ilahi sözleri

Güzel aik cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir riza lokmasidir
Yiyemezsin demedim mi

Yemeyenler kalir naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsin demedim mi

Bak iu aikin haline
Ne gelse söyler diline
Can ü baii Hak yoluna
Koyamazsin demedim mi

Aiiklar harabat olur
Hak yaninda hürmet bulur
Muhabbet baldan tatl'olur
Doyamazsin demedim mi

Girelim Ali serine
Çikalim meydan yerine
Küfrümüz iman yerine
Sayamazsin demedim mi

Pir Sultan'im der iah'imiz
Hakk'a ulaiir rahimiz
On'ki imam katarimiz
Uyamazsin demedim mi

9 Eylül 2009 Çarşamba

Yakma ey can yakma kalbim ateş-i suzan olur.

Fırkatin nariyle gönlüm, yan olur, püryan olur,

Varlığın zevk-u sefadır, yokluğun giryan olur,

Ay yüzün gören gözlerim, mest olur hayran olur,

Yakma ey can, yakma kalbim, ateş-i suzan olur.

Bağ-ı aşka düşen gönül, bülbül-i nalan olur,

Can-ı bülbül ol gülşende, aşk ile devran olur,

Gülyüzün gören gözlerim mest olur hayran olur,

Yakma ey can, yakma kalbim, ah ile efgan olur.

Vuslatın aşkıyla gönlüm, şad olur şadan olur,

Derd-i aşkın neyleyim ki, derdime derman olur,

Nur yüzün gören gözlerim, mest olur hayran olur,

Yakma ey can, yakma kalbim, ateş-i niran olur.

6 Eylül 2009 Pazar

bu can sana kurban bu can ve kalbın dermanı

Hasretın yaktı benı
dustum dag ve collere
bu can sana kurban
bu can ve kalbın dermanı

bu can ve kalbın dermanı
gozlerı guzel,ay gıbı
adı ahmet mustafa
bu can ve kalbın dermanı

askınla dustum collere
gozlerım kaldı yollarda
alem nurundan yaratıldı
bu can ve kalbın dermanı

kamıl oldun kemaletten
nur kokuyorsun kalbınden
mevlanın hatırı ıcın sefaat et
bu can ve kalbın dermanı

dustum collere collere
resulullahın askıyla
medet eyle sen bıze
bu can ve kalbın dermanı

yaralıyım yaralıyım
askından ben yaralıyım
gece,gunduz ahuzarım
bu can ve kalbın dermanı

Ey dermane dılu cana

Ey dermane dılu cana
Çavewi pak wekahiwa
Navewe Ahmed Mustafa
Ey dermane dılu cana

Hesretate mın şewıtan
Ketım nava çılu çiyan
Canemın jıtera kurban
Ey dermane dılu cana


Ketım çale jı eşkate
Çavemın mayelı reyate
Alam çebü jı nünate
Ey dermane dılu cana

Kamıl butı yı kemaleté
Béna nüré jı kalbéteté
Şefaat bu xatré xudé
Ey dermané dılu cana

Katım çolé katım çolé
Jı eşğa Rasülé xudé
Medet bıketu jıwana
Ey dermane dılu cana

Brindarım brındarım
Jı derdé te brindarım
Şevu ruj ez ahuzarım
Ey dermane dılu cana

4 Eylül 2009 Cuma

Helâlin peşinde, koştuktan sonra ölmekte güzel

Helâlin peşinde, koştuktan sonra
Yorulup, kanaat, etmekte güzel

Sağlığın, sıhhatin, olduktan sonra
Huzurla sıkıntı, çekmekte güzel

Durumun, ahvalin, her ne olursa
El açan düşküne, yetmekte güzel

Gün gelip gül benzin, solduktan sonra
Gururla mazi yad, etmekte güzel

Takdiri ilâhi, kısmet ne ise
Rızkına hep şükür, etmekte güzel

Gün gelip O vakit, dolduktan sonra
Coşkuyla can teslim, etmekte güzel

Her kula olmayan, nasip olursa
Huşuyla bir şükür, etmekte güzel

Aklı selim ile, doğru bulursa
Doğruyu hep tatbik, etmekte güzel

Eşinle, dostunla, çoluk çocukla
Bir somun ekmeği, bölmekte güzel

Mutlu bir aile, kutlu bir yaşam
Huzurla yaşlanıp, ölmekte güzel

Saadet sarayına varabilseydim

Saadet sarayına varabilseydim
Sohbeti Resulu bulabilseydim
Dostum cemalini görebilseydim
Sinemi pare pare kılardım elbet

Gayb alemini görebilseydim
Gördüğümü aklımda derebilseydim
Mana denizine dalabilseydim
Lülü mercanı bulurdum elbet

Hidayeti Rabbani halıktan olsun
Aşık maşukunu manada görsün
Bir kadeh doldurup kendisi versin
İçseydim bayılıp düşerdim elbet

Aşığın aşkı perdedir göze
Allah'ı sevenler geldiler bize
Aşkı olmayan benzer kanatsız kuşa
Aşkım olsa bende uçardım elbet

Susuz yerlerde balık yaşar mı
Sel suları ile deniz taşar mı
Mücahit aşkı olmayan derviş pişer mi
Aşkım olsa bende pişerdim elbet

GİTTİM MENZİL KÖYÜNE

GİTTİM MENZİL KÖYÜNE
KÖYLERİN EN GÜZELİ
BAKAMADIM ALLAH'IM
NURLANMIŞ DÖRT KÖŞESİ

BU NE GÜZEL KÖY BÖYLE
KİM BU KÖYÜN ESERİ
ALLAH'IN DOSTU YARİ
ABDUL KADİR GEYLANİ

2 Eylül 2009 Çarşamba

AL MUALLİM Sami Yusuf Türkçe

AL MUALLİM

Öğretmenimiz vardı bir zamanlar
Öğretmenlerin öğretmeni
O dünyayı daha iyiye değiştirdi
Ve bizi daha iyi yaratılmışlar kıldı
EY Allah utanıyoruz kendimizden
Yüz çevirdik öğretmenimizden
Kesinlikle zulmettik kendimize
Onun önünde ne cevap vereceğiz
EY ÖĞRETMENİM

O MUHAMMED(s.a.v)di
Muhammed insanlığa rahmetsin
Bütün insanlığın öğretmenisin
Ey sevgili ya! Muhammed
Şefaatçim ey Muhammed
Yaratılmışların en hayırlısı Muhammed

Ey Mustafa tüm resullerin imamı
Ey Mustafa tüm alemlerin şefaatçisi

Başkaları uyurken o namaz kılardı
Başkaları yerken o oruç tutardı
Başkaları gülerken o ağlardı
Son nefesini verene kadar tek arzusu
Kurtuluşa erenlerden olmamızdı
Ey öğretmenim Allah’ın selameti üzerine olsun
Sen gerçekten bizim öğretmenimizsin
Ey öğretmenim

O MUHAMMED(s.a.v)di
Muhammed insanlığa rahmetsin
Bütün insanlığın öğretmenisin
Ey sevgili ya! Muhammed
Şefaatçim ey Muhammed
Ey Resul’um Muhammed
EY müjdeleyicim Muhammed
Ey uyarıcım Muhammed
Kalbimin sevgilisi ey Muhammed
Gözümün nuru ey Muhammed

Bize adaletli ve nazik olmamızı öğretti
Açları ve fakirleri doyurmayı öğretti
Yetim ve yolda kalmışlara yardım etmeyi
Cimri ve zalim olmamayı öğretti
Konuşması yumuşak ve şefkatliydi
Sanki bir annenin yavrusunu kucaklaması gibi
Gülümsediğinde şefkati ve merhameti neşe saçardı.

O MUHAMMED(s.a.v)di
Muhammed insanlığa rahmetsin
Bütün insanlığın öğretmenisin
Ey sevgili ya! Muhammed
Şefaatçim ey Muhammed
Yaratılmışların en hayırlısı Muhammed

Ey Mustafa tüm resullerin imamı
Ey Mustafa tüm alemlerin şefaatçisi

Munajat - Sami Yusuf (ilahiler)

Wahdi fi dhulmati layli

Fi wahshati darbi

Hammi yuthqiluni

Dhanbi yu’limuni

Alone, in the darkness of my night

In the loneliness of my path

My worries weigh me down

My sins pain me



Wahdi, ad’uka wa arju

Min dhanbi ashku

Mali siwak

Ana fi himak

Alone, I supplicate to You and I hope

From my sins I complain

I have no one but You

I am at Your door



CHORUS:

Farham ‘abdan najak

Ya Allah, ya Allah

Anta alraja

Minka alhuda

Ya Allah, ya Allah

So forgive a servant who intimately calls You

O Allah, O Allah

You are all hope, From You is guidance

O Allah, O Allah



Rabbahu hudak

Ma ziltu asir

Wa’alal ‘isyan

Ma ‘udtu qadir

Fa’anir durubi

Waghfir dhunubi

Fa’anal faqir

O Allah give me your guidance

For I am still imprisoned

Of disobedience I am no longer capable

So illuminate my paths and forgive my sins

For I am poor and in need of You



Qad ‘adal qalbu

Fiddarbi yasir

Farihan mushtaqan

Lillahi yatir

Wa rajahu ridhaka

Yawma liqaka

Antal qadir

My heart has returned to walk on the path

[blank] of joy and longing, flying to God

And its only hope is gaining your pleasure

On the day of meeting You

You are the Omnipotent



CHORUS

Sami Yusuf Supplication ilahi ve ilahi sözleri

Allahumma salli ala,
Sayyidina,
Muhammadin an-Nabiyyi al-ummiyyi,
Wa ala alihi wa sahbihi wa sallim.
(O Allah, send your peace and blessings upon our Master Muhammad, the Unlettered Prophet, and upon his family and companions.)
O My Lord,
My sins are like
The highest mountain;
My good deeds
Are very few
They’re like a small pebble.
I turn to You
My heart full of shame,
My eyes full of tears.
Bestow Your
Forgiveness and Mercy
Upon me.
Ya Allah,
Send your peace and blessings
On the Final Prophet,
And his family,
And companions,
And those who follow him.

Bana Seni Gerek Seni

Bana Seni Gerek Seni

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni.
Ben yanarım dünü günü
Bana seni gerek seni.

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum.
Bana seni gerek seni.

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni.

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sendin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni.

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Peygamberim

Yeryüzünde en büyük

İnsandır Peygamberim.

Bütün hasta. kalplere

Dermandır Peygamberim.



O'dur gönlümde yatan,

Unutmam hiç bir zaman,

Hep İslamı anlatan

Fermandır Peygamberim



Biliniz arkadaşlar.

Dinecek akan yaşlar.

Yolunda bütün başlar

Kurbandır Peygamberim.



Olamaz kusur sende,

Yürüyorum izinde

En büyük mucizen de

Kur'an'dır Peygamberim.



Dindirdi her yasını

Ak etti karasını

İnsanlık yarasını

Sarandır Peygamberim.



Muhammeddir önderim,

Sevgili Peygamberim,

Ben seni çok severim,

Sevgili Peygamberim.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Yakma ya rabbi yakma ya rabbi

Seherlerde açılan güller hürmetine,

Rükûu da bükülen beller hürmetine

Zikrinle dönen diller hürmetine,

Cehennem narında yakma yarabbi



Yakma ya rabbi, yakma ya rabbi,

Cehennem narına atma ya rabbi

(Muhammed aşkına yakma ya rabbi)



Secdeye kapanan başlar hürmetine

Aşkınla sızlayan kalpler hürmetine,

Gecelerde dökülen yaşlar hürmetine

Gazabınla bize bakma ya rabbi



Yolunda kaim kullar hürmetine

Rızana giden yollar hürmetine

Arşına açılan eller hürmetine

Cahimin içine sokma ya rabbi



Muhammet Mustafa özü hürmetine

Fatima’tuz Zehra kızı hürmetine

Yetim yetemanın yüzü hürmetine

Huzurundan bizi kovma ya rabbi


Cemii peygamberlerin cani hurmetine

Cihar-i yar-i guzinin dini hurmetine

Uhud sehitlerinin kani hurmetine

SUCLARIMIZI BASA KALKMA Ya Rabbi

SUALDE BIZLERI FAZLA SIKMA Ya Rabbi


Muhammed askina yakma Ya Rabbi

Kabe askina yakma Ya Rabbi

Kur’an askina yakma Ya Rabbi

Yakma Ya Rabbi..

Yıldızları da al yanına

Yıldızları da al yanına,
Güllerin efendisi,
Bir haber sal şu aşığına,
Ümmetin sevgilisi.

***

Ayağında toz olurum,
Yürüdüğün yol olurum,
Sen iste ey sevgili !
Ömür boyu kölen olurum.

***

Sevdalıları al yanına,
Güllerin efendisi,
Bir ümit yak şu aşığına,
Ümmetin sevgilisi.

***

Ayağında toz olurum,
Yürüdüğün yol olurum,
Sen iste ey sevgili !
Ömür boyu kölen olurum.

***

Yıldızları da al yanına,
Güllerin efendisi,
Bir haber sal şu aşığına,
Ümmetin sevgilisi.

Ey rahmeti bol padişah

Ey rahmeti bol padişah

Cürmüm ile geldim sana

Ben işledim hadsiz günah

Cürmüm ile geldim sana



Haddi tecavüz eyledim

Deryayı zenbi boyladım

Malum sana ben neledim

Cürmüm ile geldim sana



Senden usanmadım heman

Ettim hata gizli ayan

Vurma yüzüme el-aman

Cürmüm ile geldim sana



Adın Senin Gaffar iken

Ayb örtücü Settar iken

Kime gidem Sen var iken

Cürmüm ile geldim sana



Hiç Sana kulluk etmedim

Rah-ı rızana girmedim

Hem buruğunu tutmadım

Cürmüm ile geldim sana



Bin kerre bin ey padişah

Etsem dahi böyle günah

La taknatü min rahmetillah

Cürmüm ile geldim sana



Kuddusi isyanda şedid

Kullukta bir battal pelid

Der Senden kesmeyüp ümid

Cürmüm ile geldim sana

Biz Bu Gülistanın Bülbülleriyiz

Biz Bu Gülistanın Bülbülleriyiz
Bahçe-i Rindanın sünbülleriyiz

Biz secde ederiz Cemal-i yare
Vuslata olamaz başka bir çare

Biz gayret ile maksuda ereriz
Fırsat bulup gülistana gireriz

Biz münkiri müminlerden seçeriz
Mal-u canı terkeyleyip geçeriz

Biz el elel verip Hakka gidelim
Gelin gönülleri tavaf edelim

Mâil oldum bahçesinde hurmaya

Mâil oldum bahçesinde hurmaya
Takâtım kalmadı aslâ durmaya
Ol Medine Ravzasını görmeye
Görmeyince alma yârab cânımı

Aşık olan bû fâniyi neylesin
Sâlâtü selâmla gökler inlesin
Medine'ye varıp mesken eylesin
Varmayınca alma yârab cânımı.

28 Temmuz 2009 Salı

ZÜMRÜTDEN TEPELER

ZÜMRÜTDEN TEPELER



Yeryüzünü temâşa mevsimi tam,

Zümrüt tepelere yaslanmış bahar.

Her yörede şenlik, her yanda bayram,

Buhur buhur sihirli râyihalar...

Canlılık taşıyor akan sulardan,

Nağmeler yükseliyor, kuğulardan,

Vuslat arzusuyla yüksek dağlardan,

Çağıl çağıl denizlere ırmaklar...

Haliçeler gibi her yan rengârenk,

Âdeta bir hülyâ âlemi âhenk!

Ve rüyâlardaki Cennetlere denk,

Ovalar, obalar, altın çayırlar.

Göğe ser çekmiş ağaçlar salınır,

“Hû hû” nağmeleri heryanı alır;

Hergün başka güzellikle ağarır,

Hür maviliğiyle mahmûr sabahlar.

Hayat kesilmiş heryanıyla toprak,

Çiçeklerde tebessüm yaprak yaprak;

Neş’eyle dönüyor devreden bu çark,

Gamze çakıyor sevdâlı ufuklar.

Aşk u şevkin kaynaştığı bu yerde,

Vuslata açılır rûh perde perde;

Ayrı bir hazza erer her emelde,

Vicdanında her ân Hakk’ı duyanlar

KALK YİĞİDİM

KALK YİĞİDİM



Kalk ey yiğit uykudan!

Kalk ki bağrımda nâlân...

Sensiz geçen günlerde,

Dolaştım ben dünlerde

Hep mahzûn ve kederli,

Sen bizi terk edeli.

Yiğidim görün artık!

Görün ki çok bunaldık.

Canlarımız gırtlakta,

Son kelime dudakta:

Gülümse milletine!

Susadık himmetine...

Kalmadı hiç gücümüz;

Bizler bir sürü öksüz

Hep itilip kakıldık;

Eşya gibi satıldık;

Hicran üstüne hicran,

Dahasına yok derman...

Her gece hayâldesin,

Sözlerde, gönüldesin,

Bir ömür boyu böyle..

Bir defa da sen söyle!

Azıcık acı bize!

Yıkılıp geldik dize...

DEVLET-İ EBED MÜDDET

DEVLET-İ EBED MÜDDET

Battı diyorlar, ama bir gün yine doğacak,
Er-geç ışık gelip karanlıkları boğacak..
Saracak nûr üstüne nûr arzı dörtbir yandan,
Kurtulacak insanlık şu binbir hafakandan;
Göz yaşından rahmet bulutları çelik-çavak,
Her yana inci inci damlalar yağdıracak.
Bütün ölüler dirilip çıkacak mezardan,
Ellerinde bir demet gül bu yeni bahardan..
Sonra bir bir ölüm çukurlarını geçecek,
Varıp Hızır’la o sırlı halvete erecek;
Dudaklarında pırıl pırıl kâseler nurdan,
İçecekler "âb-ı hayat" fışkıran pınardan.
Îmânı, aşkı, ümidiyle tam şahlanarak,
Ve bendine sığmayan sel gibi çağlayarak,
Bir yep yeni dirilişe doğru bütün millet..
Dillerde kudsî türkü "Devlet-i ebed müddet"
Kasvet dolu son bir devreyi daha aşacak
Ruhların beklediği zirveye ulaşacak...
Hiç durma yürü gönlünde nûr, dilde hikmet
Yolun sonuna az kaldı; hele biraz gayret!.
Kıvran daha bir süre düşünce azâbıyla!
Ve rûhunda duyduklarının ızdırâbıyla,
Yüksel Sonsuz’a doğru ve milleti de yükselt!
Yükselt ki, biraz ilerde tarih-i şehâmet...

DERTLİ SÎNELER

DERTLİ SÎNELER

Sîneler dertli, ruhlar sıkılmışsa kederden,
Gözler buğulu, gamla inliyorsa geceler,
Ve hele “diriliş” emri gelmişse kaderden,
Her taraf canlanır, herşey “Baharı!” heceler.
Hiç durmaz, hep ümît peşinde yol alır alan,
Yüreğindeki ateş ocaklardakine denk;
Kıvrım kıvrım sonsuza doğru koşar her zaman,
Yol bitip yolcu ışığa ulaşıncaya dek...
Göründü ufukta nûr, karanlıklarda hummâ,
Uçuşuyor yarasalar şaşkın ve elemli;
Gözsüzler için korkulu bir yeni muammâ,
Hicranlı ruhların şafağı olduğu belli.
Yılları gam üstüne gam geçenlere bayram!
Sarsılıyor eski meyhane tâ temelinden...
Geleceğe selâm, gelenlere binler selâm!
Dönüyor şanlı akıncı artık seferinden...

DELİ SANIR

DELİ SANIR

Dost ile dost olmak gâyem,
Başka şey istemez gönlüm!
Aşk u şevk olsun sermâyem,
Tambur-ney istemez gönlüm.
Tek O’nunla dost olayım,
Kadehler gibi dolayım,
Gül bahçesinde kalayım,
Nam almak istemez gönlüm,
Şöhret ü şandan geçeyim,
Nurlu yolunu seçeyim,
Kulu olup hep sekeyim,
Şah olmak istemez gönlüm.
Hem yazımı hem kışımı,
Bırakayım meâşımı (*)
Koyam yoluna başımı,
Can u ten istemez gönlüm.
Sezmesin dostlar hâlimi,
O'na bağlı âmâlimi,
Duymasınlar melâlimi,
“Sen” ve “Ben” istemez gönlüm.
Zaten bir bahtı karayım
İçi-dışı hep yarayım,
Derdim dildâra varayım,
"Kîl"u "kâl" istemez gönlüm.
Kimi beni deli sanar;
Dertli kalbim O’nu anar ..
Şeker-şerbetlere banar,
Başka bal istemez gönlüm.

DA’VÂ ADAMI

DA’VÂ ADAMI

Kıvrım kıvrım Hakk’a uzanan ışıktan yolda,
Benlik adına herşeyini aşan kahraman...
Hilkata âid sırların anahtarı onda,
Büklüm büklüm bir yumak onun elinde zaman.
Durmuş göğe giden yolda rampalar kuruyor,
Ermiş Hızır’la bir sırlı halvete önceden..
Gelip geçenlere şafak mesajı sunuyor,
Bağrında tek ışığın çakmadığı geceden...
Elinde meş’ale, saçıyor nûr üstüne nûr,
Kandiller sıra sıra geçtiği her bucakta;
Atlas iklîminde her dem üfül üfül huzûr,
Tütüyor anber kokusu tüten her ocakta.
Ve yeşeriyor uğradığı yerler ardından,
Nârâ atıyor ovalar, vâdîler, yamaçlar...
Rüzgâr bahar kokusuyla esiyor her yandan,
Artık dirilip doğruluyor otlar, ağaçlar.
Sonsuz’la içiçe onun düşünce dünyâsı,
Dilinde bir yanık türkü, gönlünde heyecân;
Gözlerinde rengârenk âhiret haritası,
Benliğinde nokta nokta ötelere imân...

ÇOCUK

ÇOCUK

Göğüslerde koklanıp okşanacak tomurcuk,
Üfül üfül esen tertemiz râyihasıyla;
Ötelerin en büyük armağanıdır çocuk,
Masmavi dünyâsı, neş’e tüten havasıyla...
Millet ulu bir çınar, çocuksa bir çekirdek,
Atkılar salar her yandan toprağın bağrına;
İşlediği iş, Fâtih ordularınkine denk,
Her tohum bir başka iklimi alır ağına...
Çocuk bir neş’e kaynağıdır yuvada inan!
En tatlı nağmeler gibidir soluğu -sesi..
Çocuksuz yuva eksik, onsuz mutluluk yalan,
Tıpkı Cennet meltemlerine benzer nefesi...
Goncalar gibi tebessüm eden çehresinde,
Ardarda başka güzellikler tüllenir durur..
Çocukla seslendirilen hayat bestesinde,
Ebediyet âleminden şarkılar duyulur.
Yuva çöl gibidir filizleninceye kadar,
Tomurcuklar arasında ev Cennet’e döner..
Filizlere giden yollar kapalıysa eğer,
Millet pâyimâl olur, yuva devrilir-gider.

ÇIRAĞ PERİŞAN

ÇIRAĞ PERİŞAN

Sus da bir kulak ver arzda her sese,
Bir başdan bir başa dünyâ perişan.
Sarmalanıp konmuş inanç ****se,
Gözü damla damla semâ perişan...
Nesiller arası korkunç uçurum,
Ölülere azâp yerde bu durum..
Fiyakalı bir iş, her gün oturum,
Dertlere dermânda edâ perişan.
Cemiyet derbeder, vatan sahipsiz,
Bilmeyen bilmiyor, bilenler hissiz;
Kalmamıştık böylesine kimsesiz!
Düşünceler sisli, dimağ perişan.
Dertli sîneler var sır tutar demez,
Alev alev ama, şikâyet bilmez.
Bunlar da olmasa hiçbir dert dinmez,
Duman duman yanan çırağ perişan...

ÇEKİŞEN DÜNYÂLAR

ÇEKİŞEN DÜNYÂLAR

Acıyan O, gözeten O, gerisi hep hissiz,
Bir tane merhametli, bir sürü merhametsiz.
Kalbler derin bir şevkle O’nu hecelemekte,
İnançsız dimağlarsa, ömür boyu hayrette:
Yapayalnızlar, beşikden tâ mezara kadar,
Bu kara yalnızlıkda bir yığın ızdırâp var...
Dünyâ derin bir kuyu, sonu ölüm çukuru,
Yollar zaman tüneli, boru içinde boru.
Önde karadelik, arkada ölüm ejderi,
Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri...
Ufku şafak bilmez, hazan sarmış baharını,
Bedbinlik, ümîdsizlik karartmış her yanını.
Bizim ufkumuzda renkler: Mavi, kırmızı, mor,
Heryerde renkden cünbüşler O’nu heceliyor.
Çevremiz pırıl pırıl nûr, buğu buğu huzûr,
Gök-yer raksa gelmiş her yanda ayrı bir sürûr!..
Kevserler çağlıyor, kevserler etrafında biz,
Suyu kesilmez çeşme akıyor sessiz sessiz...
Koş, yetiş sen de ışık ordusuna ve kurtul..!
Kulluklardan sıyrıl, sadece Allah’a kul ol!
Herşeyde bir ölgünleşme , herşeyde tükeniş,
Tek bir yol var: Ölümsüzler kervanına yetiş!

ÇARKIMIZ

ÇARKIMIZ

Bozulur her dümen vakit dolunca,
Bu “Ak nizam” sürer-gider âhenkle..
Dönüyor çarkımız yollu yolunca,
Geceler gündüze döner âhenkle.
Aşıp tepeleri çıkınca düze,
Bize bayram; mâtem olur köksüze..
Hasımlar gelince bitevî dize,
Işık karanlığı siler âhenkle.
Atıldığı gibi gidecek inan,
Tarihe savrulan o büyük yalan!
Şafak ortalığı sardığı zaman,
Ünümüz göklere erer âhenkle.
Yurdun evlatları bir bir dönecek,
Asırlık mahzûnlar o gün gülecek.
Hızır, Musa bir araya gelecek,
Ve artık bu devir sürer âhenkle...

CANLI İRADELER

CANLI İRADELER

Meltemler gibi üfül üfüldür bazen kader;
Zaman zaman da bir poyraz gibi zorlu eser...
Koca dağlar önünde toz-duman olur gider,
Ayakları baş, başları da yerle bir eder.
Bazen olur dertli sîneleri okşar geçer;
Bir bakarsın mutlu çehrelere gamlar serper...
Bir sırlı program ki, aslâ aklımız ermez,
Sırlara açık ruhlardır ki hiç dize gelmez.
İnan ve şaşkınlığa düşüp sakın yıkılma!
Güzellere göz kapayıp çirkine takılma..!
Dağların güneşe baktığı gibi O’na bak!
Hep nûrunu kolla, zulmeti bir yana bırak!
Ârifler gibi dön-dur hâdiseler içinde!
İyi yanlarını gör zevkin de, kederin de..!
Gamı-tasayı bırak.. irâden canlı ise!
Ümît kaynağı ol, olabilirsen herkese!
Bir âsûde bucak arayan hep sana koşsun..
Girenler iklîmine şevk u târâbla coşsun.

BÜYÜK ÇİLEKEŞ

BÜYÜK ÇİLEKEŞ

Kan ter içinde yaşadın kan terdi pazarın;
Yokdu vefâdârın...
Sînelere çarpıp geçiyordu âh u zârın..
Ateşten efkârın...
Mağmâlar gibiydin yalnız kaldığın günlerde..
Derdin perde perde;
Hasretle geçip gitti hicrân dolu anların;
Müthişdi kararın:
Nurlar yağıp karanlıkları boğuncaya dek,
Bu kavga sürecek..!
Aşk rehberin olmuştu, mefkûren de dildârın;
Coşkundu esrârın...
İnleyip dolaştın çöllerde.. çöldü her yöre:
Ova, dağ ve dere...
Bahar müjdelemiştin, tüllenmeden baharın,
Ümitten diyarın..
Göçüp gittin bir gece tan yeri ağarırken..
Ak horoz öterken...
Hep anıp durmuştun, erdin vuslatına Yâr'ın..
Gönüller mezarın...

BÜLBÜLÜN ÇIĞLIĞI

BÜLBÜLÜN ÇIĞLIĞI

Bülbül hep kuytu bahçelerde öter,
Çiçeklerin raksettiği demlerde...
Her nağmesi bir poyraz olur eser,
Gariplerin dolaştığı yerlerde..
Feryâdı sînemdeki âhlara denk..
Ve bayırlarda perde perde sesi;
Dövünür tâ güneş doğuncaya dek,
Alevden demetler tıpkı nefesi...
El değmedik ağaçların başında,
Bir ömür boyu hiç durmadan inler;
Hüzün çağlar gözlerinin yaşında,
Kim görür, kim anlar ve kimler dinler!?

BÜLBÜL ÖTMESİN

BÜLBÜL ÖTMESİN

Yok artık işim güller, çemenler, lâlelerle,
Aynı görüyorum karanfili yâseminle...
Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun,
Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun...
Kalmadı gözümde ne renk ne ziyâ sevdâsı,
Yeryüzünün ak zambakları, mor papatyası.
İsterse hiç açmasın tepelerde çiçekler,
Uçuşup, çiçeklerle oynaşmasın böcekler..
Ötmesin hiç bülbüller, uçmasın kelebekler,
Şimdi rûhum renkler ötesi birşeyler bekler.
Gönlümde ağaran o kutlu günün sabâhı,
Gördüğüm, günler arasında günlerin şâhı...

BU YİĞİTLER

BU YİĞİTLER

Bir tulû’ kadar gurûbu seyretmek de tatlı,
Rûh, bir kısım sihirli duygularla kanatlı..
Her gurûb, bir tulû’a emâre bu âlemde,
Karanlığın arkasında ışıktan bir perde.
Geceleri gökler pırıl pırıl çehresiyle,
Hep bir türkü söyler o müthiş hendesesiyle.
Sessiz, durgun ve dupduru iklîmiyle semâ,
Bize göz kırpar.. arkasında ayrı bir dünyâ...
Hazân kış güftesiyle gelir, bestesi bahar,
Karın-buzun bağrında mayalanır çemenzâr!
Gurûbda sırlı renklerle tüllenir yamaçlar,
Öteden gölgeler gibi salınır ağaçlar..
Bir başka âlemden gelip sarkmış gibi dal dal,
Herbir dalda ebediyeti seyreder hayâl...
Bir gizli pancur açılmış gibi ötelerden,
İnsan sıyrılabildiği sürece kendinden;
Uhrevî besteler duyar gönlünün sesinden..
Cennet nağmeleri dinler kendi nefesinden.
Coşar ve şahlanır ruhlar vuslat hayâliyle,
Yârın ışıklarla süzülen yâl ü bâliyle...
Ruh bu rüyâ âleminden uyanmak istemez;
Bu âleme erenler aslâ geriye dönmez!
Gözleri süzgün, O’nu görür, O’nu sezerler,
Ellerinde aşk kâsesi hep mahmûr gezerler.
Sonsuzluk şarabıyle sermest ebedî rindler,
Her zaman ışık türküsü söyler bu yiğitler...

BU ÜLKE

BU ÜLKE

Zulüm paletlerinin arkasından...
Bu ülkede “han sarhoş hancı sarhoş,”
Yanıp gitmiş başakları biçilmez.
Sular akar isli-paslı ve nâhoş,
Yosun tutmuş pınarları içilmez.
İnsanlarda heyecandan eser yok,
İsyan içinde aç, nankörlükte tok..
Ölmeden gömülmüş ararsan pek çok,
Hortlaklar diyarı yollar geçilmez.
Ak geçmişten kalmamış nâm u nişân,
Yıkılmış köprüler yollar perişân;
Acı bir rüyâ bizlere ulaşan,
Yalan - gerçek birbirinden seçilmez.
Târih bir koyda yanıp sönen fener,
Birkaç harâbe, bir-iki de kemer;
Üst üste devrilen bütün değerler,
Bir daha ya dikilir ya dikilmez.

BİZLER DE DİRİLECEĞİZ

BİZLER DE DİRİLECEĞİZ

Bu ülke ki gâzîler şehîdler diyârıdır,
Bütünüyle bize cedlerin armağanıdır.
Cennetleri andıran bağ ve bahçeleriyle,
Ovası obası zümrütden tepeleriyle;
Muhteşem geçmişin değerli yâdigârıdır.
Yâkut sütunlar üstünde fîrûze kubbeler,
Dört bir yanda şâha kalkmış gibi minâreler;
Hiç eskimeyen bir ma’nâ ile hâlâ süzgün,
Gökde yıldızlarla mahyalaşan o şanlı dün
Ki sönük bir rüyâdır yanında efsâneler...
Ne şarklı İsfendiyâr ne garbın İskender’i,
Hayâl edememişti bu dünyâyı hiçbiri..
Âlem henüz karanlıklar içinde yüzerken,
Ermiştik uhrevî aydınlıklara çok erken..
Ve seyrediyorduk buradan tâ öteleri
Şimdi hazân vurmuş bu lâle bahçesinde biz,
Ümît ve inkisârla yutkunuyoruz sessiz..
Hülyâlarımızda bir yeni şafaklar çağı,
Hergün daha aydınlık görüyoruz varlığı;
İhtimâl ki birgün bizler de dirileceğiz...

BİR KAŞIK İRFÂN

BİR KAŞIK İRFÂN

Haberi yok çoğunun bu yaşanan dünyâdan,
Hezeyanla geçiyor sabahlar ve akşamlar.
Seyrediyor varlığı sisli-paslı bir camdan,
Dolapda dönen yolda, yolunu kesmiş yollar...
Birşey gördüm sanıyor, gördüğü sis ve duman,
Zannınca yol alıyor, mesâfeler ayarsız;
Bir ömür boyu alıp satıyor hiç durmadan;
Ama, kantarlar vefâsız, kıstaslar vefâsız...
Gerçeklere kapalı rüyâlarla avunur,
Büyüklüğü sadece ikindi gölgesinde;
Alternatif yokluk, yoklukta çalım ve gurur,
Derenin dibindeyken, dağların zirvesinde...
Âlemi hor görme, bencillik, kibir ve caka,
Küçüklüğe emâre ne varsa hepsi onda.
Ne halka yararlı bir işi var ne de Hakk’a;
O pesbayağı ruh, görünme sevdâsında.
Çehresine bakarsan kömür elenmiş gibi,
Ma’nâsız bakışlarında Mecnûn’ca gülüşler;
Bir kaşık çalsan irfânına görünür dibi,
Sırf bir aldatmaca o aydınca görünüşler.

BİLİR

BİLİR

İddiâdır görmemişin haberi,
Herşeyi rûhuyla görenler bilir.
Ermemişde yokdur bilgi eseri,
Hakk'ın sırlarını erenler bilir.
Hakikat semtine varmayan bilmez,
Sırr-ı “allemnâ” (*) yı görmeyen bilmez,
Mârifet güllerin dermeyen bilmez,
O’nun has bağına girenler bilir.
Dünyâyı dolaşan seyyahlar değil,
Alev alev yanan emrâhlar değil,
Mihrab değiştiren ham-ruhlar değil,
“Yâr yâr” diyerek can verenler bilir.
Aşk yolunda hep itilip kakılan,
Yığın yığın belâlara takılan,
Horlanıp ve hor gözlerle bakılan,
Şânını yollara serenler bilir.

BENİ YALNIZ BIRAKMA

BENİ YALNIZ BIRAKMA

Gönlüm gözüm Sen’in ile açılır,
Geçilmezler Sen’in ile geçilir,
Adın anılınca nurlar saçılır;
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Ben bir kapıkulu, Sen de Sultansın,
Yolda kalmışlara Haktan emansın,
Ben bir cesed isem, Sen onda cansın;
Doğ rhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!
Âşıklar ararlar Sen’i her yerde,
Dudağın şerbeti dermandır derde..
Ben bir dertli isem dermanım nerde?
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Bir yüzü karayım pek çok vebâlim,
Düşe-kalka, kalmadı hiç mecâlim..
Bilmem ki ötede ne olur hâlim..?
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Bir zaman mevsimler bütün bahardı,
Korkarım o günler bir bir karardı..
Merhamet! Yollarım bir sarpa sardı..
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!

BENİM RABB’İM

BENİM RABB’İM

Benim Rabb’im benim Rabb’im;
Sen’den başka yoktur Rabb’im!
Dostluğunda vefa gördüm;
Sen’in vefan çoktur Rabb’im!
Kapında bendeler Sen’in,
Muradı Sen’sin cümlenin,
Aradan kaldır hicabı,
Görsünler cemâlin Rabb’im.
Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın,
Herşeyi kaplamış tahtın;
Görenler görmüştür Sen’i,
Gözsüzlere pinhân Rabb’im!
Bildim diyenler aldandı,
Bilmeyenler nâra yandı;
Gönlümde kenzen bilindin;
Âşıklara sübhân Rabb’im!
Ruhlara ışıktır adın,
Meclislere huzûr yâdın,
Ariflerin son durağı,
Dertlilere derman Rabb’im!
Cürmüm pek çok yok tâatim,
Belki yaklaştı saatim,
Etmezsen inâyet eğer
Kimden ola gufran Rabb’im!

BEKLENEN NEVBAHAR

BEKLENEN NEVBAHAR

Mevsim döndü birdenbire bahar oldu hazân,
Gül kokularıyla esiyor esince rüzgâr.
Sonsuzluğa doğru akıyor tül pembe zaman,
Az ötede muhteşem günün şehrâyini var...
Pas tutmuş gündüzler artık bir bir çözülüyor;
Kara-buza inat ufukta sımsıcak bir yaz..
Her yörede murat üveykleri süzülüyor,
Rüyâları masmavi, ufukları bembeyaz...
Keşke güneş batmasa, asla gece olmasa!
Yollar eklense uç uca ötelere kadar!.
Karanlık bassa da, zeminin rengi solmasa!
Bir daha yalnız kalmasa asırlık yalnızlar..!
Doğan şu renk renk sabah sürsün asırlar boyu!
Yaşayalım hülyâlarımızı doya doya..
Ve hazır ısınmışken karanlıkların suyu,
Dalmasın irâdeler o öldüren uykuya...
Kızıllık yaslandı gurûba gayri zor işi,
Diyalektik yanıyor içinden mangal gibi..
Devriliyor peş peşe bâtılın dördü beşi,
En son göründü yalancı hülyâların dibi...

BAYRAM SEVİNCİ

BAYRAM SEVİNCİ

Ölüm ayrılık ama, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci.
Gözsüzlere bu dünyâ bir güzellik meşheri,
Germiş ağını her yörede ayrı bir peri...
Bu büyülü iklime kendini salan insan,
Serâzâd arzular içinde.. ve zaman zaman;
Rûhunu sarar simsiyah perdesiyle yokluk,
İnkârcı ruhlar için her zamanki burukluk..
Ölüm bize dümdüz yol, onlara bir sarp yokuş;
Hak'ka varan yollarda yokuşlar bile pek hoş...
İnançsızın murâdı her zaman kâf dağında,
Dünyâ irem olsa da onunki sel ağında.
Bizde yatar kalkarız tıpkı ekinler gibi,
Onlarda devrilme ölüm, sarsan yel bir tipi...
Doğrulun kör yığınlar, doğrulun O’na dönün!
Gelmeden akın-karanın ayrılacağı gün...
Yaradan bağışlar, rahmeti kahrından artık,
Biraz döğünün kapısında ağlayın artık!
Ceyhun olan göz yaşı eritir dağı-taşı,
Gönülde hüzün ağı her ibâdetin başı...
Geril ibâdetle, uç semâvî ülkelere!
Ve eğilmesin başın yerdeki gölgelere..!
Yolda ölüm olsa da, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci...

BAHAR TÜRKÜSÜ

BAHAR TÜRKÜSÜ

Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur;
“Gül açar, bülbül öter” heryer lâlezâr olur.
Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler,
Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler...
Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr,
Rüzgâr nağmeleriyle herşey rakseder-oynar.
Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde,
Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde.
Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir,
Burada insan bütünüyle uhrevîleşir.
Artık çok sarp görünse de yollar ötelere,
Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere...
Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı,
Bambaşka genişlikler verir ona îmânı.
Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu,
Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu...
Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler,
Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler.
Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler..
Sonra öteki baharda birbir dirilirler...

BATI HAYRANLIĞI

BATI HAYRANLIĞI

Batı şokunun sarsdığı günler...
Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı,
Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli;
Ülkenin geleceği karardıkça karardı,
Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli?
Batı illizyonu bitevî ruhları sardı.
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar,
Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk.
Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar;
Hedefe varamayacaklar ölünceye dek,
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar...
Yüce Yaradan’a karşı küstahça bir yarış,
O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında..
Kendi işinde alınan yol henüz bir karış,
Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında:
Yüce Yaradan’a karşı küstahça bir yarış...
Fezâda milyonlarca ışık yılı her yana,
Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?.
Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana..
Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta..
Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana...
Seni Yaradan’a ulaştırmayan mârifet,
Rûhuna şaşkınlık verir ilimler adına;
Öğrenip ışığa ermektir en büyük hikmet..
Sanmam insanoğlunu erdirsin murâdına,
Onu Yaradan’a ulaştırmayan mârifet...
Gözlerini kapayıp gerçeği görmeyenler,
Asırlarca koştular bir serap arkasında.
Bugün kalplerindeki ışığı söndürenler,
Anlayacaklar dünyânın öbür yakasında,
Gözlerini kapayıp gerçeği görmeyenler.!

BAŞKASINI

BAŞKASINI

Bir göz ki görmüş O’nu o görmez başkasını.
Bir can ki duymuş O’nu, o anmaz başkasını.
Yanıp yakılan insan, birkaç kere bir anda;
Sînesi kebâb ise, istemez başkasını.
Aşktır gönül üstâdı, döver rûhu havanda,
Bekleyip bulmuş ruhlar beklemez başkasını.
Gönül tahtların tahtı, Süleymânı muhabbet,
Muhabbete yol bulan, aramaz başkasını.
Her işi başka cevir bu ma’şûk u pür hiddet,
O’nda varlığa eren, var saymaz başkasını.
Biz O Şâha kul olduk, kulluğu cihân değer,
Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz başkasını.
Bulduk en bulunmazı, eşi olmayan cânân,
Güzelliği nümâyân, görmeyiz başkasını.

BAŞI TUTAN GAFİLLER

BAŞI TUTAN GAFİLLER

Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına,
Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına.
İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik,
Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik?
Yanıyorken babasının yandığı ateşde,
Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşde...
En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme,
Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime...
Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı,
Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı.
Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân;
Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân.
Birgün mâzînin o masmâvi semâlarında,
Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda..
Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken,
Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken,
Dertle inledi sîneler, inledi derinden,
Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden

AYYÜZLÜ

AYYÜZLÜ

Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!
Nergis bakışlarının te’siri ne de yaman!
Sultânım el amân..!
Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...
Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kur’ân!
Her derdime derman...
Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...
Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kıvrandım;
Kapına dayandım!
Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandım;
Sen’inle uyandım.
Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...
Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.
Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!
Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...
Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...
Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!
Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.

ATEŞTEN SÎNELER

ATEŞTEN SÎNELER

Ateşten sîneleriz alev dokunmaz bize;
Kor kesilip gitmiştir gelenler semtimize...
Sararmıştı benizler yüzümüzü görmeden,
Dize gelmişti düşman murâdına ermeden.
Ruhlarına azâbız, onlar bilirler bizi,
Şimşeklerle yarıştık tanırlar hepimizi.
Azgınların başında sindirici cezâyız;
Dostlara dost isek de, düşmanlara ezâyız!
Kulaklarda çağıltı mâzî gibi ırmaktan,
Dize geldi bayraklar ay-yıldızlı bayraktan.
Hasımlara tûfândık; nûr etdik çevremizi,
İsterseniz bir sorun şanlı mâzîye bizi...
Şimdi dinmiş olsa da, ruhlarda heyecânlar,
Mutlaka tutuşacak, o eskiki akkorlar...

ATEŞDEN ÇEMBER

ATEŞDEN ÇEMBER

Gecem hem gündüzüm ateşten çember,
Yüreğimde sızı inceden ince.
Dilimde dildârın hayâli ezber,
Yer yer tülleniyor geceden gece...
İçimde tınlıyor firkat bestesi,
Sarsılıyor her an gönül kubbesi;
Uzaktan geliyor hicrânın sesi,
Çarpıyor rûhuma heceden hece.
Sarardı baharım, hazâna döndü;
Tam vuslat deminde ışığım söndü.
Ay yüzlü gidip hicâba büründü,
Açılmaz nikâbı peçeden peçe...
Harâboldu dünyam; heryer kan ağlar,
Kurudu çemenler bozuldu bağlar.
Hazân eser, eser rûhumu dağlar,
Savrulur güllerim gonceden gonce...

AŞILMAZ

AŞILMAZ

Ah edip ağlamadan,
Sîneler dağlamadan,
Su gibi çağlamadan,
Bu dağlardan aşılmaz!
Cânı cânânı vermeden,
Fakr ile fahr’a ermeden,
Yokluğa kanat germeden,
İmkânsız yollar aşılmaz!
Kafada düşünce, sînede îmân,
Gönülde heyecan, hislerde tûfan,
Ve binbir ızdırâp, binbir hafakan,
İçini sarmadan çöller aşılmaz!
Ötelere gönül gözü açmadan,
Pervâz edip dost eline uçmadan,
Benliğine kıvılcımlar saçmadan,
Sarp yokuşlu bu yollar hiç aşılmaz!
Ölüp ölüp dirilmeden,
Hergün bin kez gerilmeden,
Canda öze erilmeden,
Şekler, gümânlar aşılmaz!
Sine kebap olmadan,
Vakit-mîat dolmadan,
Sen, senden kurtulmadan
Dere tepe aşılmaz!
Yolcu buruk baş gerek,
Gözde daim yaş gerek
Huy biraz yavaş gerek,
Yoksa yollar aşılmaz!

AKYOL

AKYOL

Gördüm nurlu geleceği rüyâmda bir gece,
Işıklar yağıyordu her tarafa sessizce...
Âhenkle işleyen bir saat gibiydi işler;
Bir bir silinip gitmişti asırlık teşvişler...
Ve herkes birbirine yürekten bakıyordu;
Somaki musluklardan kevserler akıyordu.
Tertemiz çehreleriyle geçerken kudsîler,
Ümitlerimize bir bir fer salıp geçtiler.
Yeni bir dünyâ kuruyorlardı; harıl harıl...
Her taraf gökle yarışır gibi.. pırıl pırıl!
Geçtikçe tekmil bu şimşek bakışlı yiğitler,
Anladım; muştusu verilen zamanmış meğer.
Civanlar gördüm yüzlerinde gariplik rengi,
Hükmettim ki bunlar, o ilk kudsîlerin dengi.
Dolaştım her tarafı usanmadan, bezmeden;
Ziyâ içenlere erdim bir ulu çeşmeden...
Şükranla gerilip gezenler vardı kolkola..
Sonra teker teker ulaştı herkes AKYOL’a...

AK VE KARA

AK VE KARA

Apaydınlık bir dönem, kol kol gezen güneşler,
Semâda yüzüp giden kehkeşânlara inâd.
Her bucağı İrem Bağları’na denk o günler,
Gök kuşağı gibi zafer tâklarıyla âbâd...
Sonra bir kâbuslu devir ve aranan dünler
Firavunlaşdı herkes firavundan da berbâd.
Harâb oldu her taraf, soldu çiçekler, güller,
Bülbülün dilinde dinmeyen yeisli feryâd.
Gökler gamlı, bulutlar küskün, kurudu göller,
Virânelere döndü her yan, simsiyah eb’âd.
Yine rüyâlarda kor, tütüyor eski günler
Mışıl mışıl döl yatağında milletçe murâd...

AKINCI TÜRKÜSÜ

AKINCI TÜRKÜSÜ

Atlasdan cepkenli yiğit akıncı!
Dönmedin geriye bunca yıl oldu.
Gözlerim yollarda ruhumda sancı,
Elimde güllerim buruşup soldu.
Gezdiğim yerlerde hep seni sordum;
Şimdi gelir diye hayâller kurdum.
Günler geçti ben: “Yarın!” deyip durdum,
Bin hafakan sînem boşalıp doldu...
Ger dizgini artık, şahlansın atın!
Ger ki, va’dedilen günler pek yakın!
Ufukta bahar var, unutma sakın!
Zulmet silindi her yöre nûr oldu.

Aman Afveyle Allahim

Aman Afveyle Allahim

Gİzlİ GÜnahlarim Çoktur,huzurunda YÜzÜm Yoktur
İlahİ Rahmetİn Çoktur Aman Afveyle Allahim

Rahmetİne Ümİt Varim Aman Afveyle Allahim
Rahmetİne Ümİdİm Var Aman Afveyle Allahim

GÜnahim Çok YÜzÜm Kara Aman Afveyle Allahim
Onun İÇİn YÜreĞİm Yare Aman Afveyle Allahim

GÜnahimi Bİlen Sensİn Feryadimi Duyan Sensİn
Ümİdİm Var Afv Edersİn Aman Afveyle Allahim

Biz Bu Gülistanın Bülbülleriyiz

Biz Bu Gülistanın Bülbülleriyiz (Hüseyni)

Biz Bu Gülistanın Bülbülleriyiz
Bahçe-i Rindanın sünbülleriyiz

Biz secde ederiz Cemal-i yare
Vuslata olamaz başka bir çare

Biz gayret ile maksuda ereriz
Fırsat bulup gülistana gireriz

Biz münkiri müminlerden seçeriz
Mal-u canı terkeyleyip geçeriz

Biz el elel verip Hakka gidelim
Gelin gönülleri tavaf edelim

AMAN ÇEŞME

......AMAN ÇEŞME......

Aman çeşme canım çeşme
Sen Ahmedi görmedin mi?
Biraz önce abdest aldı
Şu karşiki camiye sor

Aman cami canım cami
Can Ahmadi görmedin mi?
Biraz namaz kıldı
Şu karşiki çarşıya sor

Aman çarşı canım çarşı
Nur Ahmedi görmedin mi?
Biraz önce kefen aldı
Şu karşiki kabire sor

Aman kabir canım kabir
Muhammedi görmedin mi?
Şimdiye dek sizin idi,
Şimdi ise bizim oldu

EBEDA

EBEDA

Yarab haberin nereden alalım
Bir kamil mürşide varalım
Hakkın yoluna kurban olalım

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Gönül kuşunu eyleyemedim
Dünyaya mesken bağlayamadım
Yandı yüreğim ağlayamadım

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Tazedir solmaz Hakkın gülleri
Mestane gezer saadet kulları
Gayet incedir Hakkın yolları

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

Yarabberrahim Ey lütfü Kerim
Yoluna kurban canım var benim
Yarab sen varken kime gideyim

Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda

BİR GÜNEŞ DOĞUYOR

BİR GÜNEŞ DOĞUYOR

Zalimler zulmüne, kafirler küfrüne
İnat edip devâm etse
Allah nurun tamamlar, çünkü bir vaadi var
Kafirler istemese bile.

Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.

Mekkede başladı bu diriliş muştusu
Bugün de devam eder
Allah erleri canlarını seve seve
Rahman'a teslim eder

Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.

Onun için yaşamak güç veriyor bize
Ve yolunda şehit vermek
Meleklerle konuşup semaya yükselmek
Ne güzel Resul'ü görmek.

Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.

Yalvar kul Allah'a yalvar

HAK YARAB

Canı gönülden seversen
Yalvar kul Allah'a yalvar

Maksuda ermek istersen
Yalvar kul Allah'a yalvar

Hak Yarab yalvar
Kul Allah'a yalvar

Geceler uykudan uyan
Gizli sırlar olsun ayan

Mahrum olmaz Allah diyen
Yalvar kul Allah'a yalvar

Hak Yarab yalvar
Kul Allah'a yalvar

Tanı gafil kendini tanı
Niçin yarattı Hak seni

Azrail'e tatlı canı
Verdiğin gün inanırsın

Hak Yarab yalvar
Kul Allah'a yalvar.

BİZLERİ DE MAHRUM EYLEME ALLAH

BİZLERİ DE MAHRUM EYLEME ALLAH

Durmaz yanar vücudum Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Sensin benim maksudum Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Gül bülbülün ormanı Allah
Ver derdime dermanı Allah
Şükür erdik bugüne Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Halas eyle narından Allah
Ayırma didarından Allah
Cennette cemalinden Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah

Kandiller yana yana Allah
Dervişler döne döne Allah
Son nefeste imanından Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah.

GÖÇTÜ KERVAN

GÖÇTÜ KERVAN

Nice bir uyursun, uyanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.

Çağrışır tellâllar, inanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.

Yunus sen bu dünyaya niye geldin
Gece gündüz Hakk'ı zikretsin dilin

Evliyâya uğramaz ise yolun
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.

Mesneviden ders aldım

MEVLANA GİBİ

Mesneviden ders aldım
Oldum Mevlana gibi
Uçsuz ummana daldım
Yüzdüm Mevlana gibi

Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi

Yüceldim döne döne
Umudum hep o güne
Giderken o düğüne
Gülsem Mevlan gibi

Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi

Hayranı der aşk versin
Şems gibi yoldaş versin
Canlar kemale ersin
Ersem Mevlana gibi

Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi

ARAYU ARAYU

ARAYU ARAYU

Arayu arayu bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzüm
Hak nasip eylese görsem yüzünü
Ya Muhammed canım arzular seni

Bir mübarek sefer olsada gitsem
Kabe yollarında kumlara bassam
Hak nasip eylese yüzünü görsem
Can Muhammed canım arzular seni

Cemal Kuru - Ey Yolcular

Cemal Kuru - Ey Yolcular

Ey yolcular ey yolcular
Yol Muhammed’in yoludur
Her bahçenin gülü kokmaz
Gül Muhammed’in gülüdür

Hani ninen hani deden
Aynı yere sen de giden
Doğru yolu tarif edem
Yol Muhammed’in yoludur

Bir gün olur sen de yanan
Malın mülkün olur talan
Cehennemden çekip alan
El Muhammed’in elidir

Sana nefsin olsun kölen
Böylelikle nefsin yenen
Medine şehrinde esen
Yel Muhammed’in yelidir

Sultanım

sultanım

gelemedim gözüm kaldı yollarda
çağır gelem dedim dedim ağladım
baykuş gibi tünedimde damlarda
hasretinden boyun büküp ağladım


sultanım acılarla selam saldım aldın mı
bu günahkar ümmetini bildinmi
gayri gelsin deyu ferman verdinmi


aşıkların sana gelir yollarda
öksüz gibi kaldım ben bu ellerde
rabbime yalvardım her sezdelerde
cok özledim dedim dedim ağladım

Hasan Dursun - Anneciğim

Anneciğim, kimi zaman umutsuzca seni ararım
Issız çölde serap misali hayalini yaşarım
Gözlerimde canlanır gülen gözlerin
Kulaklarımda çınlıyor sımsıcak sesin
Alışmak zor sensizliğe
Anne nerdesin, nerdesin anne.

Anneciğim, giriyorsun kimi zaman düşlerime
Yüzün solgun, tedirginsin, sakın beni düşünme
Ektiğin tohumlar bir bir yeşerdi anne
Öğütlerin fidan oldu boy verdi anne
Mekânın cennet olsun rahat uyu anne
Rahat uyu anne, rahat uyu anne.

Cemal Kuru - Kabrimin ilk Gecesi

Yer kazılır derin olur
Kazıldıkça serin olur
İçine giren kaybolur
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi
Kabir kurdu acı olur
Başlarının tacı olur
İlk gecesi acı olur
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

İlk gecesi ilk gecesi
Ah kabrimin il gecesi
İlk gecesi İlk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi
Sevdiklerim kabrim kazar
Baş taşımda adım yazar
Uyuyan dertlerim azar
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi
Kabir evler sıra sıra
Kara toprak kara kara
Karanlıkta ışık ara
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

İlk gecesi ilk gecesi
Ah kabrimin il gecesi
İlk gecesi İlk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

Duman çıkmaz bacası yok
Kalkıp kazzam kapısı yok
İlk gecenin hesabı çok
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi
Bizim evler ıssız kalmış
Yavrularım öksüz kalmış
Sizlerden ayrılmak varmış
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

İlk gecesi ilk gecesi
Ah kabrimin il gecesi
İlk gecesi İlk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

Ziyarete gelin gidin
Dua edin serin edin
Karanlığa ışık edin
Ah kabrimin ilk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

İlk gecesi ilk gecesi
Ah kabrimin il gecesi
İlk gecesi İlk gecesi
Ah ölümün ilk gecesi

Mail Oldum Bahçesinde Hurmaya

Mail Oldum Bahçesinde Hurmaya

Mâil oldum bahçesinde hurmaya
Takâtım kalmadı aslâ durmaya
Ol Medine Ravzasını görmeye
Görmeyince alma yârab cânımı.

Hak nasib eylese bizde varalım
Oçöllerin sâfâsını görelim
Ravzasın eşiğine yüzler sürelim
Sürmeyinci alma yârab cânımı

Hak nasib eylese çıksam mahfeye
Dolanı dolanı çıksam safâya
Hep hacılar ile dursam vakfeye
Durmayınca alma yârab cânımı

Aşık olan bû fâniyi neylesin
Sâlâtü selâmla gökler inlesin
Medine’ye varıp mesken eylesin
Varmayınca alma yârab cânımı

Ya Resûlallah

Ya Resûlallah

Arınmış bir ruhla Ravza’ya varsam,
Kubbe-i Hadra’yı yakından görsem,
Taş ve toprağına yüzümü sürsem:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Ziyâret kasdiyle ulu serveri
Selâm kapısından girsem içeri,
Kemâl-i hürmetle varsam ileri:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Huzuru Pâk’ine eğilsem-gitsem,
Bütün varlığımı onda eritsem,
Eriyen mum gibi tükenib bitsem:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Müvâcehe’sinden dalsam huzurâ,
Arzetsem kalbimi Ebedî Nûr’a,
İmânım kemâlle erse şuûra:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Mevlâm’a gönlümden uçsa dilekler,
Düâma hep âmin dese melekler,
Yansıtsa âhımı bütün felekler:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Eşsiz Medîne’de edeble kalsam,
Bûy-u mânevîden bir şemme alsam,
Solmayan cemâlin seyrine dalsam:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Muhammed Anadan Doğdu

Muhammed Anadan Doğdu

Muhammed anadan doğdu
Melekler tebriğe indi
Gönüller şaduman oldu
Can Muhammed nurdan Ahmed

Gördüm göbeği kesilmiş
Sünnet olmuş toz ekilmiş
Nurdan kundağa sarılmış
Can Muhammed nurdan Ahmed

Hakkın nikabı yüzünde
Kudret sürmesi gözünde
Gördüm melekler dizinde
Can Muhammed nurdan Ahmed

Dileriz Hak’tan inayet
Umarız senden şefaat
Son nefeste hem selamet
Can Muhammed nurdan Ahmed

Sana Hayrandır Efendim

Sana Hayrandır Efendim

Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim,
Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.

Ecrâm ü felek, Levh u Kalem, mest-i nigâhın,
Dîdârına âşık Ulu Yezdândır Efendim.

Mahşerde nebîler bile senden medet ister,
Rahmet, diyen âlemlere, Rahmandır Efendim.

Kıtmîrinim ey Şâh-ı Rusül, koğma kapından,
Asilere lütfun, yüce fermândır Efendim..

Ta Arşa çıkar her gece âşıkların âhı,
Medheyleyen ahlâkın, Kur’ân’dır Efendim.

Aşkınla buhurdan gibi tütmekde bu kalbim,
Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim…

Dağ kalbime bir lâhzacık ey Nur-i dilârâ,
Nûrun ki; gönül derdime dermandır Efendim…

Ulvî de senin bağrı yanık âşık-ı zârın,
Feryâdı bütün âteş-i sûzandır Efendim…

Kalanlara Selam Olsun

Kalanlara Selam Olsun

Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun,
Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun.

Ecel büke belimizi, söyletmeye dilimizi,
Hasta iken halimizi, soranlara selam olsun.

Tenim ortaya açıla, yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan veçhile, yuyanlara selam olsun.

Sala verile kastımıza, gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze, duranlara selam olsun.

Derviş Yunus söyle sözü, yaş dolmuştur iki gözü,
Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun.

Alma Tenden Canımı

Alma tenden canımı
Aman Allah’ım aman
Görmeden cananımı
Aman Allah’ım aman

Aşıkım Muhammed’e
Ol Resüli emcede
Koyma bizi firkate
Aman Allah’ım aman

Bir kez yüzün göreyim
Payine yüz süreyim
Canım anda vereyim
Aman Allah’ım aman

Zareyleme işimi,
Zehreyleme aşımı
Dökme kanlı yaşımı
Aman Allah’ım aman

Eşref Ziya : Sevda Dedim

Sevda dedim bilir misin ?
Göze almak ölümü,
Sevda dedim öyle değil,
Hiçe saymak ömrü.

***

Sevda dedim terketmek,
Ana, baba, kardeşi,
Eşi, dostu, arkadaşı,
Yari, yareni.

***

Sevda dedim bilir misin ?
Vazgeçmek maldan, mülkden,
Sevda dedim öyle değil,
Değişmek dipten, kökten.

***

Sevda dedim terketmek,
Ana, baba, kardeşi,
Eşi, dostu, arkadaşı,
Yari, yareni.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Minik Dualar - Anne Baba Duası

Minik minik adımlar
Atar iken ben
Bir elimden babam tuttu
Bir elimden annem

Rabbim hep sev onları ayırma rahmetinden
Mahrum etme merhametinden
Rabbim hep sev onları ayırma cennetinden
Cennette de birbirimizden

Şimdi onlar uzakta
Ben uzaktayım
Allah'ım sen her kuluna
Hep en yakınsın

Minik Dualar - Yemek Duası

Yemekten önce Bismillah
Sonrası Elhamdülillah

Dün yemeğe başlarken
Babam bismillah dedi
Yemeğini yedikten sonra
Elhamdülillah dedi
Sonra sordum babama
Bismillah ne demektir
Sonra sordum anneme
Elhamdülillah nedir?
Babam dedi yavrucuğum;
Yemeği bize Allah verir
Onun içinde başlarken
Onun adı hep söylenir
Yemeği bitirdikten sonra
O'na teşekkür edilir
Yemeği bitirdikten sonra
Elhamdülillah denir.

Yemekten önce Bismillah
Sonrası Elhamdülillah

Minik Dualar - Yağmur Duası

Meleklerin elleri damlaları taşırlar
Yaprakların üstüne rahmet olur damlalar
Çiçekler onu içer, kuzular onu içer, çocuklar suyu içer
Allah'a teşekkür ederler

Yağ yağ yağmur teknede hamur
Ver Allah'ım ver hayırlıca yağmur

Biz teşekkür edersek, meleklerini gönderir
Yağmur toprağa düşer, çiçekler onu içer, çocuklar suyu içer,
Allah'a teşekkür ederler

Yağ yağ yağmur teknede hamur
Ver Allah'ım ver hayırlıca yağmur

Minik Dualar - Teşekkür Ederim Allah'ım

Teşekkür ederim Allah'ım
Seni çok seviyorum Allah'ım

Sen ganisin, sen rahimsin, sen kerimsin Allah'ım
Sen seversin, sevilirsin sen tek birsin Allah'ım

Bir gül aldım elime
Görmem için göz verdin
Koklamaya burnumu,
Tutmam için el verdin

Teşekkür ederim Allah'ım
Seni çok seviyorum Allah'ım

Anneciğimin sesini
Duymaya kulak verdin
Ondan dua öğrendim
Söylemeye dil verdin

Teşekkür ederim Allah'ım
Seni çok seviyorum Allah'ım

Sen ganisin, sen rahimsin, sen kerimsin Allah'ım
Sen seversin, sevilirsin sen tek birsin Allah'ım

Teşekkür ederiz Allah'ım
Seni çok seviyoruz Allah'ım

19 Mayıs 2009 Salı

Yol Mu Dayanır - Ömer Karaoğlu

Yağmur düştü yolumuza,,
Dolu kar vurdu, dolu kar vurdu.
Yiğit, yiğide yanaşmak.
Yine kar oldu, yine kar oldu.

Gönül, gönüle değince,
Yol mu dayanır hey dost, yol mu dayanır ?

Arif olan söylemişti,
Bu yol çetindir, bu yol çetindir,
Gözümün nuru peygamber,
O da yetimdir, o da yetimdir.

Omuz, omuza verince,
Yol mu dayanır ey dost, yol mu dayanır ?

Zaman sevdamıza gebe,
Asla bükülme, asla bükülme,
Elbet bu yol düze çıkar,
Sakın dökülme, sakın dökülme.

Dönüp Hakk’a yürüyünce,
Yol mu dayanır ey dost, yol mu dayanır ?

Esir olmuş bileklerimiz, elimiz, ayağımız

Esir olmuş bileklerimiz,elimiz ayağımız,
Esir olmuş gören gözümüz,işiten kulağımız.

***

Bir gün dağlar,yürür dağlar,
Bir gün güneş fersiz kalır,
Tüm yıldızlar dökülür yere,
Yer söyler haberini,

***

Adımlar bir meydana yönelir,
Bedenler taş kesilir,
Sorulur bir gün,sorulur bi rbir,
Sorulur bir gün sorulur,

***

Alıp güneşi götürmüşler,buradan uzaklara
Küçümen çocuklarımızı komuşlar hep güneşsiz,

***

Bir gün dağlar,yürür dağlar,
Bir gün güneş fersiz kalır,
Tüm yıldızlar dökülür yere,
Yer söyler haberini,

***

Adımlar bir meydana yönelir,
Bedenler taş kesilir,
Sorulur bir gün,sorulur bi rbir,
Sorulur bir gün sorulur,

Kurtuluşun Ölümü - Ömer Karaoğlu

Sehpalarında sarıkla sallandığımız,
Sabahlara sorun bizi,
Suçumuz adımızda saklıdır,
Düşmana ölüm yağdırdığımız Hamidiye,
Yürür üstümüze,
Şaşkınız,
Öfkeliyiz,
Söylenmez biz,
Hangi suçtan ölmeliyiz…

***

Ölüme değil,
Ölümden değil gardaş,
Biz dili bağlı,
Gitmeye yanarız,
Savrulsun sarığımız,
Erzurum’dan Rize’ye
Maraş’tan Konya’ya
Umudun dili olsun.

***

Bir gün konuşur devleşen bedenimiz,
Sevdamızla mayaladığımız bu toprak,
Ahdimize nankörlük etmez,

***

Ölüme değil,
Ölümden değil gardaş,
Biz dili bağlı,
Gitmeye yanarız,
Savrulsun sarığımız,
Erzurum’dan Rize’ye
Maraş’tan Konya’ya
Umudun dili olsun.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Güllerin Efendisi

Bakü’de şimdi yaz var,
İçimde bir haz var,
Gönlümden efendime inceden giden,
Gizli bir niyaz var.

***

Güllerin, güllerin, güllerin efendisi,
Şu canımın nefesi,
Güllerin, güllerin, güllerin efendisi
Can özümün nefesi.

***

Ah ne olur rüyama girsen !
Girsende gül yüzünü görsem !
Görsemde yüz kere, bin kere ölsem !
Güllerin efendisi.

***

Güllerin, güllerin, güllerin efendisi,
Şu canımın nefesi,
Güllerin, güllerin, güllerin efendisi
Can özümün nefesi.

Özünde İslam

ÖZÜNDE İSLAM

Özünde İslam sözünde Kur’an
Kalbinde iman de Allah Allah
Şeytana uyma sakın ha durma
Gir hak yoluna de Allah Allah
Bu canda canı rabbini tanı
Yaşa Kur’an’ı de Allah Allah

Allah ya Âlim Allah ya Kerim Allah ya Azim Allah
Allah ya Âlim Allah ya Halim Allah ya Hakim Allah

Yaşın geçmeden ömrün bitmeden
Göçüp gitmeden de Allah Allah
Ömür bitiyor gelen gidiyor
Konan göçüyor De Allah Allah
Yeme haramı deme yalanı
Zikret rahmanı de Allah Allah

Allah ya Âlim Allah ya Kerim Allah ya Azim Allah
Allah ya Âlim Allah ya Halim Allah ya Hakim Allah

Derman dertlere, tüm kem gözlere
Hasta kalplere, de Allah Allah
Kanasın yaran Allah de her an
Okuyup Kur’an de Allah Allah
Seversen eğer sevmeye değer
Biçilmez değer de Allah Allah

Allah ya Âlim Allah ya Kerim Allah ya Azim Allah
Allah ya Âlim Allah ya Halim Allah ya Hakim Allah

10 Mayıs 2009 Pazar

Sami Yusuf : Al-Mu'allim

Al-Mu'allim

We once had a Teacher
The Teacher of teachers,
He changed the world for the better
And made us better creatures,
Oh Allah we’ve shamed ourselves
We’ve strayed from Al-Mu'allim,
Surely we’ve wronged ourselves
What will we say in front him?
Oh Mu'allim...

Chorus
He was Muhammad salla Allahu 'alayhi wa sallam,
Muhammad, mercy upon Mankind,
He was Muhammad salla Allahu 'alayhi wa sallam,
Muhammad, mercy upon Mankind,
Teacher of all Mankind.
Abal Qasim [one of the names of the Prophet]
Ya Habibi ya Muhammad
(My beloved O Muhammad)
Ya Shafi'i ya Muhammad
(My intercessor O Muhammad)
Khayru khalqillahi Muhammad
(The best of Allah’s creation is Muhammad)
Ya Mustafa ya Imamal Mursalina
(O Chosen One, O Imam of the Messengers)
Ya Mustafa ya Shafi'al 'Alamina
(O Chosen One, O intercessor of the worlds)
He prayed while others slept
While others ate he’d fast,
While they would laugh he wept
Until he breathed his last,
His only wish was for us to be
Among the ones who prosper,
Ya Mu'allim peace be upon you,
Truly you are our Teacher,
Oh Mu'allim..

Chorus
Ya Habibi ya Muhammad
(My beloved O Muhammad)
Ya Shafi'i ya Muhammad
(My intercessor O Muhammad)
Ya Rasuli ya Muhammad
(O My Messenger O Muhammad)
Ya Bashiri ya Muhammad
(O bearer of good news O Muhammad)
Ya Nadhiri ya Muhammad
(O warner O Muhammad)
'Ishqu Qalbi ya Muhammad
(The love of my heart O Muhammad)
Nuru 'Ayni ya Muhammad
(Light of my eye O Muhammad)
He taught us to be just and kind
And to feed the poor and hungry,
Help the wayfarer and the orphan child
And to not be cruel and miserly,
His speech was soft and gentle,
Like a mother stroking her child,
His mercy and compassion,
Were most radiant when he smiled

Chorus
Abal Qasim [one of the names of the Prophet]
Ya Habibi ya Muhammad
(My beloved O Muhammad)
Ya Shafi'i ya Muhammad
(My intercessor O Muhammad)
Khayru khalqillahi Muhammad
(The best of Allah’s creation is Muhammad)
Ya Mustafa Ya Imamal Mursalina
(O Chosen One O Imam of the Messengers)
Ya Mustafa ya Shafi'al 'Alamina
(O Chosen One O intercessor of the worlds)

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Gel Gör Beni Aşk Neyledi

Gel Gör Beni Aşk Neyledi


Ben yürürüm yana yana

Aşk boyadı beni kana

Ne deliyem ne divane

Gel gör beni aşk neyledi



Gah eserim yeller gibi

Gah tozarım yollar gibi

Gah akarım seller gibi

Gel gör beni aşk neyledi



Akar suların çağlarım

Dertli ciğerim dağlarım

Şeyhim anuban ağlarım

Gel gör beni aşk neyledi




Ya elim al kaldır beni

Ya vaslına erdir beni

Çok ağlattın güldür beni

Gel gör beni aşk neyledi



Ben yürürüm ilden ile

Şeyh anarım dilden dile

Gurbette halım kim bile

Gel gör beni aşk neyledi





Mecnun oluban yürürüm

O yâri düşte görürüm


Uyanıp melül olurum

Gel gör beni aşk neyledi



Miskin Yunus biçareyim

Baştan ayağa yareyim

Dost elinde avareyim

Gel gör beni aşk neyledi

5 Mayıs 2009 Salı

Çarenmi Var

gururlanma insanoğlu
ölmemeye ÇARENMİ VAR....
hazan görmüş bir gül gibi
solmamaya ÇARENMİ VAR....

dünya denen dolap döner
bütün mahluk olan biner
yağı biten kandil söner
sönmemeye ÇARENMİ VAR....

hiç güvenme mala mülke
gitmez isen doğru yola
tatlı canın azraile
vermemeye ÇARENMİ VAR....

hiç güvenme can dostuna
kapışırlar mal kastına
çıkıp teneşir üstüne
yatmamaya ÇARENMİ VAR....

düşünmezsin hiç ölmeyi
terketmezsin sen gülmeyi
yakası yok ak gömleği
giymemeye ÇARENMİ VAR.....

nerde ecdat nerde ata
hakka karşı yapma hata
tabut denen tahta ata
binmemeye ÇARENMİ VAR.....

daim yürür hak izinde
hakkı söyler her sözünde
dört kişinin omuzunda
gitmemeye ÇARENMİ VAR....

kalkacaktır gözden perde
göreceksin yerin nerde
ev kazarlar kara yerde
yatmamaya ÇARENMİ VAR....

münker nekir gelecektir
rabbin kimdir diyecektir
mümin cevap verecektir
vermemeye ÇARENMİ VAR......

dursun Ali Erzincanlı - Asr-ı saadet'te çocuk olmak

ASR-I SAADET’TE ÇOCUK OLMAK

Asr-ı Saadette çocuk olmak...
Ümmü Halid olmak...
Halid bin Said’in küçük kızı...
Kırmızı bir elbise var üzerinde.
Ve babasıyla beraber Allah(C.C) Rasulü’nün huzurunda. Bu kız çocuğu Habeşistan’da doğduğu için Efendimiz,onu görünce;
‘Sene!Sene!’diye sesleniyor ona.
Habeş dilinde ‘güzel kız’ anlamında
Sohbet ilerledikçe Ümmü Halid,
Efendimize daha çok yaklaşıyor
Ve bir ara sırtındaki Peygamberlik mührüyle oynamaya başlıyor.
Halid bin Said hemen müdahale ediyor kızına.
Ama Hz.Peygamber ona engel oluyor;
‘Bırak oynasın’diyor.

Bir keresinde Efendimize bir yerden kumaş gelmişti, Arasında iki tarafı da işlemeli bir de elbise vardı. Bana Ümmü Halid’i getirin buyurdular.
Ümmü Halid getirilince,
Elbiseyi ona giydirdiler ve iki kez;
‘Bunu giy üzerinde eskisin’dediler.
Sonra da elbisede bulunan çiçek işlemesini parmaklarıyla göstererek ‘Ümmü Halid!Bak bu güzel,bu çok güzel’dediler.

Asr-ı Saadette çocuk olmak...
Abdullah,Ubeydullah veya kesir olmak,
Hz.Abbas’ın çocukları,
Fahr-i Kainat onları yan yana dizer,
Sonra karşılarına geçer,ve
Kim benim yanıma daha önce gelirse,
Ona şunu şunu verecem derdi,
Onlarda koşarak gelir
Hz.Peygaberin sırtına tırmanır
Göğsünün üzerine çıkarlardı
Hz.Peygamberde onları öpüp bağrına basardı

Abdullah bin Cafer anlatıyor,
Çocukluğumda Abbasın oğlu Kusem ve Ubeydullahla oyun oynadığımız bir sırada
Rasulullah yanımızdan geçti
Beni gördüklerinde şu çocuğu bana uzatınız buyurdular
Beni bineğinin önüne oturttular
Sonra da Kusemi göstererek şimdide şunu uzatınız dediler
Ve onuda terkisine bindirdiler
Sonra da Fahr-i Kainat başımı üç kere sıvazladılar
Her sıvazlamada da
EY RABBİM(C.C) Sen Caferin yokluğunu çocuklarına hissettirme
Ve onun yerini Sen doldur diye dua ettiler

Asr-ı Saadette çocuk olmak...
Hasan Hüseyin olmak
Efendimizin gül demetleri
Selman i farisi anlatıyor
Bir gün Rasulullah la birlikte oturduğumuz bir sırada
Ümmü Eymen gelerek Ya Rasulallah
Hasan la Hüseyin kayboldular dedi
Hz Peygamber etrafında oturan bizlere
Kalkınız ve oğullarımı arayınız buyurdu
Ve herkes bir tarafa dağıldı
Bende Hz Peygamberin gittiği tarafa yöneldim
Bir dağın eteğine kadar geldik
Bir de ne görelim
Hasan la Hüseyin birbirlerine sarılmış uyuyorlar
Hz Peygamber onların yanına gitti
Onları birbirlerinden ayırdı
Yüzlerin,i okşayıp şöyle dedi
Annem Babam size kurban olsun
Siz ikiniz Allah(CC)katında ne kadar değerli ve şereflisiniz
Sonra da birini sağa öbürünüde sol omzuna aldı
Onları böyle görünce ben dedim ki
Cennet sizlerin olsun ne güzel bir bineğiniz var böyle
Rasulullah da şöyle buyurdu
Ama onlarda ne güzel binicidirler


Asr-ı Saadette çocuk olmak...
Ümame olmak..
Hz Zeynebin küçük kızı
Efendimizin bir başka gülü
Fahr-i Kainat onu çok seviyor
Ve namaz kılarken bile onu yanından ayırmıyor
Öyleki Allah(CC)Rasulü namaz kılarken ümame onun sırtına biniyor
Rükuya eğildiği sırada Efendimiz onu yere indiriyor
Kalkarkende yine dedesinin sırtında
Ve bir gün oluyor Ümame hastadır
Ve bu hastalıktan kurtulamıcaktır
Hz Zeynep Babasının gelmesi için haberci gönderir
Hz Peygamber torununu son kez görecektir
İçeri girip Ümamenin yanına oturunca
Ümame hemen dedesinin kucağına çıkar
Ve ona sokulur
Allah(CC)Rasulü onu bu halde görünce
Gözlerinden yaşlar boşalır


Şefkat ve merhamet nazarıyla dolmak
Veya Asr-ı Saadette çocuk olmak...

Ömer Karaoğlu - Köz

KÖZ

Bir ummandan bir ummana
Savrulur durur yüreğim
Asi dalgalara vurur
Gene de közdür yüreğim

Kimseler beni dinlemez
Bari sen dinle yüreğim
Rüyalar bile terketti
Bari sen gitme yüreğim


Dağlar ağlar taşlar ağlar
Gözlerde yok yaş yüreğim
Beni bir başıma koyma
Birlikte savaş yüreğim

Sokaklar hep ölü dolu
Görüyor musun yüreğim
Bak şehireler küf kokuyor
Anlıyor musun yüreğim

Ömer Karaoğlu - Sorulur

Sorulur

Esir olmus bileklerimiz, elimiz, ayagimiz
Esir olmus goren gozumuz, isiten kulagimiz

Bir gun daglar, yurur daglar
Bir gun gunes fersiz kalir
Tum yildizlar dokulur yere
Yer soyler haberini
Adimlar bin meydana yonelir
Bedenler tas kesilir
Sorulur bir gun
Sorulur bir bir
Sorulur bir gun, sorulur

Alip gunesi goturmusler burdan uzaklara
Kucumen cocuklarimizi komuslar hep gunessiz

Şehit Tahtında

ŞEHİT TAHTINDA

Şehit tahtında Rabbe gülümser
Ah binler ce canım olsaydı der
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofradan yer

Ümitsiz olmaz ümitsiz olmaz
Sevdasız olmaz sevdasız olmaz

Dağları oyup zindan etseler
Allah nurunu söndüremezler
Dağları oyup zindan etseler
Davamın önüne geçemezler

Yarasız olmaz Çilesiz olmaz
Şehitsiz olmaz Kurbansız olmaz

Şehit tahtında Rabbe gülümser
Ah binler ce canım olsaydı der
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofradan yer

Karanlık ölür zülümat ölür
Gözler önünde ve Ölüm ölür

Anladım artık Uhud ve Bedir
Ve Ümit sevda Şehadet nedir
Soludum Kanri Mahşer anını
Ümidi Şehidi ve Sevdayı

Şehit tahtında Rabbe gülümser
Ah binler ce canım olsaydı der
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofradan yer

Abdurrahman ÖNÜL - Mescid-i Aksa

Abdurrahman ÖNÜL - Mescid-i Aksa

Mescid-i Aksa'da ışıklar sönmüş Zalimler kurulmuş gözleri dönmüş
Nebiler diyarı ne hale düşmüş kana boyamışlar şu Filistini

Feryad ediyorlar kardeş bacılar hergün ölüyorlar masum çocuklar
Mahşer günü ALLAH hesabı sorar kana boyamışlar şu Filistini

Beytullahtan önce kıble orası Filistinde eser şiddet havası
Ne kalmış bir dalı ne de ovası kana boyaşmışlar şu Filistini

Feryad ediyorlar kardeş bacılar hergün ölüyorlar masum çocuklar
Mahşer günü ALLAH hesabı sorar kana boyamışlar şu Filistini

Barut kokusundan çiçekler solmuş cami minareler topa tutulmuş
Bir kara beladır musallat olmuş kana boyamışlar şu Filistini

Feryad ediyorlar kardeş bacılar hergün ölüyorlar masum çocuklar
Mahşer günü ALLAH hesabı sorar kana boyamışlar şu Filistini

Eşref Ziya Sensin Gülüm

Eşref Ziya Sensin Gülüm

Hasretle doluyum hazanda mevsimler
Hicranlar bitmiyor küllendi alevler
Vuslatım nerede yüreğim ah inler
Andığım, yandığım, kandığım sensin gülüm

Sen orada, gurbetin yolundayım ben
Sen orada, gariplik yurdundayım ben
Sen orada, özlemin sonundayım ben
Sen içimde bir sevdasın gülüm

Sonsuza uzanan hayalin peşindeyim
Gecenin seyrinde seherin zevkindeyim
Mehtaba uyanan göklerin fevkindeyim
Andığım, yandığım, kandığım sensin gülüm

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Allah Allah Dedikçe

Allah Allah Dedikçe

Gelin Allah diyelim,
Kalpten pası silelim,
Alemler seyredelim,
Allah Allah dedikçe.

Nerde tevhid çekilir,
Melekler saf saf gelir,
Hepsi tekbir getirir,
Allah Allah dedikçe.

Zikri Hakka başlandı,
İsm-i Celal hızlandı,
Arş-ı A’la sallandı,
Allah Allah dedikçe.

Gönüller şadan olur
Kaygudan azad olur,
Can mülkü abad olur
Allah Allah dedikçe.

Gafil olma Naci ya!
Hakkı zikret daima,
Seni zikreder Hüda,
Allah Allah dedikçe.

Canım kurban olsun senin yoluna

Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel kendi güzel Muhammed
Gel şefaat eyle kemter kuluna
Adı güzel kendi güzel Muhmamed

Mümin olanların çoktur cefası
Ahirette vardır zevk-ü sefası
Onsekizbin alemin Mustafası
Adı güzel kendi güzel Muhammed

Yunus der neylerem cihanı sensiz
Sen hak peygambersin şeksiz gümansız
Sana inanmayan gider imansız
Adı güzel kendi güzel Muhammed